Nihat Genç’i nasıl bilirdik!
Karadeniz gibi fırtınalı bir hayat yaşayan yazar Nihat Genç, altmış dokuz yaşında rahmet-i Rahman’a kavuştu. Genç’in arkasından her görüşten insan çok güzel cümleler kurdu. Özenle atılan özgün bir şekilde yazılan her mesajda merhumun örnek vasıfları sıralandı.
Bu durumu sadece "kör ölür badem gözlü olur" gibi ucuz bir söylemle geçiştirmek insafsızlık olur. Çünkü Genç’in hayatına baktığımızda hakkında yazılan soylu cümlelerin hepsini fazlasıyla hak ettiğini görürüz. Bedeli fazlasıyla ödenmiş bir ömrün sahibine bunlar az bile kalır.
Katı bir şekilde kutuplara ayrılan ülkemizde milletin ortak sevgisine mazhar olmak hiç de kolay değil. Bu manada Genç zor olanı başardı. Dengeleri gözetip politik davranmak yerine kavgayı seçti. Bu kavgayı içinden çıktığı camialarla da içine girmediği yapılarla da yaptı.
Vuruşacak kimseyi bulamadığında kendisiyle kavga edebilen gözü karalardan biriydi. Vefatının ardından "eski dostu" sıfatıyla yazılar kaleme alanların yazdıklarını dikkatle okuduğumuzda, Nihat Genç’in duruşunu bozanlarla arasını bozduğunu görüyoruz.
Vatan söz konusu olduğunda dostlarına da acımamış. Batı’dan fon alarak ülkesine karşı yayın yapan gazetecilerden, FETÖ’nün yağlı ketesine kanıp onun kılıcını sallayan anlı şanlı akademisyenlere kadar hepsine kafa tutmuş Nihat Genç.
Ülkücülükten solculuğa kadar birçok kapıya uğrasa da vardığı yerlerin hiçbirine sığmamış, kalıbına uygun yerler aramaktan vazgeçmemiştir. Bulmuş mudur, bulmamış mıdır, orası tartışılır.
Nihat Genç gibi aykırıların hiçbir yerde tutunması mümkün değil. Aslında solcuyken de İslamcıyken de ülkücüyken de farklı bir karakter ve yapıda değildirler.
Aynı duruşu gittikleri yerlere götürürler, vardıkları yerlerde bir şeyleri değiştiremeyince dönüşmek yerine bu sefer başka yol arayışına düşerler. Nihat Genç’in serüveninde de bunu görüyoruz hep. İslamcı Hakan Albayrak’la yan yanayken de ülkücü Lütfi Şehsuvaroğlu ile omuz omuzayken de, solcu Eşber Yağmurdereli’ye kol kolayken de aslında aynı Nihat Genç vardır. Yatağını arayan ırmak gibi.
Necip Fazıl Kısakürek, bir müddet MSP’de bulunup MHP’ye geçince çok eleştirilmiş. "Şu partili bu partili nasıl olur?" diye olmadık laflar eden olmuş. Bunları duyan üstad öfkelenerek, "Necip Fazıl hiçbir zaman bir partili olmaz. Bazı partiler zaman zaman Necip Fazıl’ın yanında olur." demiş.
Nihat Genç’i de böyle görüyorum ben. Ülkücü olmuşsa ülkücülüğe inandığı için, solcu olmuşsa sola samimiyetle güvendiği için o taraflarda bulunmuştur diye düşünüyorum.
Keşke ülkemizdeki her görüşün sahibi, inandığı davaya Nihat Genç gibi tüm samimiyetiyle inansa. Her fikrin sahtesinden ve sahtekârından o kadar usandık ki; taban tabana zıt olduğumuz dünya görüşüne sahip bir insandaki samimiyet kıymetli hale geldi.
Nihat Genç’in ölüsünü döven bazı isimlerin, onu ideolojik açıdan yargılamalarını yadırgadığımı belirteyim. Keşke memleketin her solcusu Genç gibi yerli ve milli olsa; keşke ülkemizde her Atatürkçü Nihat Genç gibi bu toprakları vatan yapan manevi ruha yürekten bağlı olsa.
Kocatepe’den ebedî istirahatgâhına uğurlanan........
© Haber7
