Yapılacak şey ''Siyonistleri tek tek öldürmek'' diyen İsmail Kılıçarslan haklı mı?
30 Mayıs 2010'da Mavi Marmara Katliamı yaşandıktan sonra, bu olay karşısında kişi ve kurumların aldığı pozisyon üzerinden kendimce bir tanımlama/tespit kriteri oluşturmuştum. ''Teşbihte hata olmaz'' kâbilinden söylemem gerekirse, hani bir dönem var olan ''fetömetre'' gibi! Kim-ler; ''Söz konusu Kudüs Davası olduğunda ve bu dava kitlesel bir etki nedeniyle gündem oluşturduğunda nasıl bir tavır alıp nerede duruyoru'' anlayabilmek ve gözlemlemek istiyordum.
''Bizden görünenler gerçekten bizimle miydi?'' bilmek istiyordum.
Zihnimde bir çok isim ve kurumun samimiyetsiz, göstermelik tepkileri halen yeralsada hiçbirisinin olaya yaklaşımı SERFETÖ gibi değildi. Mavi Marmara'nın yiğitleri destansı hikayelerini yazdıktan sonra Pensilvanya'daki serfetö; "İsrail'in onayı olmadan hareket etmek, otoriteye başkaldırıdır" demiş ve bu ifadeler sadece benim açımdan değil, memleket sathında ''siyonsever'' olmanın ipi göğüsleyen ifşaatı olarak infial oluşturup zirveye oturmuştu. O gün Mavi Marmara adeta bir ''siyonmetre'' olmuştu ve kusursuz çalışıyordu!
Tarih boyunca hasbilerle-hesabileri ayıran ''turnusol kağıdı'' vazifesi gören Kudüs Davası, o gün içimizdeki siyonistseverleri ifşa etmişti ve etmeyede devam edecekti...
Ne de olsa demir 'ton' ile, sebze-meyve 'kilo' ile, altın 'gram' ile, elmas 'karat' ile, adam ''Kudüs'' ile ölçülürdü çünkü...
(...)
Yazar İsmail Kılıçarslan'ın siyonist zulme yönelik çözüm önerisi; merhum Erbakan Hocamın, ''Siyonistler ancak güçten anlar'' sözünün net tefsiri mahiyetinde olsada, herkesin aklından geçirip öyle tv'lerden kamuoyu önünde alenen söylemediği bir düşünceydi. Sokaktaki milyonların hissiyatına tercüman olması açısından çok önemli ve cesurca bir çıkıştı.
Kimileri, o açıklamanın olduğu X paylaşımını RT'lemekten çekinse de, Kılıçaraslan'ın bazılarına göre yarım bıraktığı bu yorumunu; ''Siyonistleri tek tek öldürelim tamam da; bu işin bir de Türkiye ayağı yok mu?'' sorusuyla tamamlayan bir yaklaşımda dile gelseydi memlekette nasıl bir etki oluştururdu merak etmememek elde değil! Bu soru üzerinde düşünmeye değer mi/değmez mi, siz nasıl yorumlarsınız bilemem.
Ancak ''Siyonistleri tek tek öldürmek'' konusunda şahsi düşüncemi ifade ederek söylemek isterim ki; ''Bunları öldür öldür bitiremessin! Asıl bitirilmesi gereken Siyonizm'dir. Çünkü Siyonizm, gelmiş geçmiş en tehlikeli virüslerdendir. Eğer kişi o virüse yakalanmak istemiyorsa masa, kasa, nisa işlerine dikkat edecek! Eline, diline, beline sahip çıkacak! Bunlar; adamın kimisini paçasından, kimisini fermuarından, kimisini ise cüzdanından yakalayarak bulaş oluşturur. Zer-Zor-Tezvirle sizi oltaya takmak isterler. Oltayı yutan balığa yem lazım gelmediği gibi muhatabını her iş için kullanışlı bir aparata dönüştürürler.
Siyonizm virüsüne ne maske, ne mesafe, nede hijyen işlemez! Eve kapansanız, hayatı durdursanız, camileri ahır yapsanız bunlara yetmez! Hele aşı, kurşun mümkün değil! Daim varyant halindedir. Bir bakmışsınız karmati, haşhaşi, pakrudin,........© Haber Vakti
