Murat Kurum’un adını yaşatmak!
Gelin Elazığ’ın 2020 öncesini bir hatırlayalım: tamam her yer güllük gülistanlık değildi ama şehirde bir kent kültür hakimdi.
Kadim mahallelerimiz vardı: Mustafa Paşa, Rüstem Paşa, Abdullah Paşa gibi.
Bu yerleşkelerde gerçek bir mahalle kültürüne sahiptik. Komşuluk ilişkileri üst düzeydi, mahallenin neresinde olursa olsun insanlar birbirlerine aşınalardı. Mahallelerin kendine özgü halleri ve belirgin özellikleri vardı.
Bakkallarıyla, tüpçü esnafıyla, fırıncısı, kasabıyla, çeşmesiyle vesair…
Hatta mahallelerin kendine has büyük küçük saygın aileleri vardı. Birçok mahallemiz mazbut aile yapısıyla bilinirdi ama gerçekten güzel ve manen güçlü kodlara sahiplerdi.
En küçük ev bile 3 artı 1’di ve evlerden misafirler eksik olmazdı. İnsanların akrabaları olmasa bile komşular her akşam farklı evlerde toplanır, erkekler kıraathanelerde, hanımlar komşularla birlikte Elazığ tabiriyle horata ederlerdi.
2020 depremiyle şehir virane oldu ama deprem sonrası büyük bir tufan, korkunç hayal kırıklıkları yaşandı bu aziz şehirde.
Depremde can kaybının fazla olmamasına sevinmiş deprem sonrasında yeni bir kent kurulacak diye umut etmiştik ama olmadı.
Ankara’dan iki Bakan geldi şehrin geleceğini biz imar edeceğiz dediler yataklarını buraya serdiler.
Basına verdikleri beyanatları gördükçe mamur bir kent inşa ediliyor diye umutlandık, mağdur bir şehir olarak kendimizi kahrettik.
Paylaştıkları görsellerde uydu kent inşa ediyoruz dediler günün sonunda ortaya uyduruk ve ucube yapılar çıktı.
Mustafa Paşa, Rüstem Paşa, Abdullah Paşa Mahallelerinde yaşam alanları yerine barınaklar inşa etmeyi bu aziz millete reva görerek her üç paşanın da bağrına hançeri sapladılar.
Elazığ şehir olalı ilk kez 1 artı 1 dairelerle tanıştı, insanlar dizlerine vurdular ama iş işten çoktan geçmişti.
Murat Kurum adında bir Bakan geldi, kadim bir kentin dokularıyla oynadı.
Şehirde bırakın mahalle kültürünü korumayı aynı mahalle insanlarını şehrin bir başka köşesinde yaşamaya mahkum etti. Ben yaptım oldu dedi şehrin imarını paçavraya çevirdi.
Yatay mimari dedi, aynı bölgenin bir yakasında gökdelenlerin yapılmasına müsaade ederken karşı yakasında 4 kattan fazlasına izin vermedi.
Dışarıdan gelen TOKİ müteahhitleri şehirde TOKİ iklimi yaşattı: içi vayvaylı dışı kalaylı.
Vatandaşın şikayetlerini yerinde görmek için gelen hükümet üyeleri Abdulllah Paşa Mahallesinde yapılan TOKİ’leri gezerken tepki gösteren vatandaşa üst perdeden aynen şunları söyledi: Tavuk bile su içerken başını kaldırır Allah’a bakar, bu kadar da nankörlük olmaz.
Milleti tavuktan aşağı gördü.
Mahalle kültürünün hakkıyla........
© Günışığı Gazetesi
