GİRERKEN HAN KAPISI ÇIKARKEN, İĞNE DELİĞİ…
Girerken han kapısı çıkarken, iğne deliği…
Bu tespit, mahkûmlar tarafından Cezaevleri için yapılmış yerinde bir tespit.
Cezaevleri ancak bu kadar güzel tarif edilebilirdi değil mi?
Bazen düşünüyorum da; cezaevleri için böyle bir tespitte bulunan bu kişinin Fırat Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde okuyan bir öğrencisi olsaydı nasıl bir tespitte bulunurdu acaba?
İnsanların birçoğu cezaevine kader mahkûmu olarak istemeyerek girerler.
Girerken buruklardır ama girişi han kapısı gibidir: oldukça geniş ve rahat.
Sıkıntı o kapıdan içeriye girdikten sonra başlar.
Çünkü çıkış kapısı iğne deliği kadar dar balığın kavağa tırmanması kadar imkânsızdır.
İşledikleri suçlardan dolayı nedamet duyar, pişman olurlar ama iş işten çoktan geçmiştir.
Fırat Üniversitesi Mimarlık Fakültesi de öyle: girerken han kapısı gibi geniş, ferah ve yeşilliklerle iç içe ama çıkmak mesele.
İğne deliğinden daha beter…
Cezaevleri ile FÜ Mimarlık Fakültesi arasındaki fark daha farklı.
Cezaevlerine insanlar işledikleri bir suçun karşılığında cezasını çekmek için girerler.
Bizim Mimarlık Fakültesine ise gençler bile isteye, tercih edip güle oynaya girerler.
Üstelik bu fakülteye girmek için dünya masrafla dershaneydi, özel dersti, kütüphane ve kurs merkezleriydi: hepsinin tezgâhından geçtikten sonra girerler.
Cezaevleriyle Mimarlık Fakültesi arasındaki fark; birine istemeyerek girer gençler, diğerine bile isteyerek ve de akranlarına caka satarak böbürlenene böbürlenene girerler.
İki kurum arasındaki en belirgin benzerlik ise giriş ve çıkış kapılarıdır.
Cezaevine girerken de han kapısından girer gibi girer, iğne deliğinden çıkamadıkları........
© Günışığı Gazetesi
