menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Oyunculuk benim kendime meydan okuma biçimim, terapi alanım"

11 0
sunday

Erol Babaoğlu'nu ilk kez Kurak Günler’de izlediğimde oyunculuğundaki sakin ama sarsıcı gücü hemen fark etmiştim; ardından dizilerde, tiyatro sahnesinde, Yeni Şafak Solarken, Noir filmlerinde ve dijital projelerde karşıma çıkan karakterlerde izledim. Filmlerinin ardından yarattığı karakter üzerine uzun sohbet ederek oyunculuğunu beğendiğimi ifade ettim ve festival arkadaşım oldu diyebilirim. Oyunculukta derinliğin başka bir katmanını gördüğümü söyleyebilirim. Antalya Film Festivali’nde röportaj yapmak üzere sözleştik, fotoğrafımızı da çektirdik ama araya zaman girdi, şimdi buluşabildik. Sahici, gösterişsiz ve rolün arkasına saklanmayan bir oyunculukla kurduğu yolculuğunu; sahneyle başlayan serüveninden sinema ve dijital dünyaya uzanan üretim biçimini, tercihlerini ve oyunculuğu nasıl bir “kendinle yüzleşme alanı” olarak gördüğü üzerine konuştuk. Herkese iyi pazarlar dileriz.

İletişim Fakültesi mezunu olup da oyunculuk aklına ve duyguna nasıl düştü?

Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nde okurken, okulun tiyatro kulübünde sahneye çıktığımda başladı. Aynı zamanda Rock ve Punk dolaylarında gezen bir grubun solistiydim. Gerçekleştirdiğimiz konserlerde de teatral ve şamanik sahne performansları yapan bir solisttim. Sahnenin tadı oralarda başladı diyebilirim. Konservatuvar sınavına hiç girmedim. İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünü kazanmıştım. Betûl Mardin gibi önemli hocalardan ders almama rağmen daha çok Radyo-Televizyon-Sinema bölümünde Metin Erksan, Oğuzhan Tercan, Hakan Dikmen gibi hocaların derslerine girmeye ve okuldaki öğrencilerin kısa filmlerinde oynamaya başladım. Medyada Yeni Yetenekler Yarışması’nda Radyo dalında iki ödül aldım. Canlı radyo programları yapmaya ve oradan kazandığım parayla Şahika Tekand’ın yönettiği Stüdyo Oyuncuları’nda oyunculuk eğitimi almaya başladım. Radyoda duyulmaya ve televizyon programı teklifleri almaya başladığımda; başta benzer görünen oyunculuk ve medya personasının iki farklı dünya olduğunu ve birini seçmem gerektiğini fark ettim, radyoyu da bırakarak üniversiteye ve oyunculuk eğitimine devam ettim. Arada denediğim başka işler de oldu ama bu denemeler genelde ne yapmak istemediğimi bulmama yol açtı. 22 yaşındayken, üç yıllık oyunculuk eğitimimin sonunda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın içinde kurulmuş olan Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’nın seçmelerini kazanmam, hayatımda bir dönüm noktası oldu diyebilirim.

“Okuldan da öte bir deneyimdi”

Çok şanslısın rahmetli Beklan Algan, Ayla Algan, Kenan Işık gibi hocalardan dersler almışsın. Senin için nasıl bir okuldu ve oyunculuk kumaşın onlar sayesinde parladı diyebilir miyiz? Onlardan mesleğe ve hayata dair öğrendiğin şeyler neler oldu?

Seçmeleri kazanınca profesyonel oyuncu olarak çalışmaya başladım. Yani hoca- öğrenci değil de, yönetmen- oyuncu ilişkimiz vardı genellikle. Ama okuldan da öte bir deneyimdi tabii ki.

Hem Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’ nın laborant oyuncusu olarak her gün çeşitli atölyeler, çalışmalar ve provalardaydım, hem de şehir tiyatroları oyuncusu olarak sahnede.

Çok beslendiğim, bakış açımın değiştiği müthiş bir dönemdi. Kenan Işık‘la Aşk Hastası, Mehmet Ulusoy’la Woyzeck oyunlarında çalışma fırsatı buldum. Beklan Algan, Ayla Algan, Erol Keskin, Haluk Şevket Ataseven gibi isimlerle tiyatro araştırmalarımız oldu. Beklan Algan’la 20 yıl, Ayla Algan ile 25 yıl süren oyun ve iş arkadaşlığımızın ve ortak eğitimciliğimizin temelleri burada atıldı. Beklan Algan’la yönetmenin yaklaşımını anlayarak ona değişik katmanlarda malzemeler, öneriler sunma alışkanlığını, araştırma, soru sorma, merak etme, derinlik ve dayanıklılığı; Ayla Algan‘la pek çok tekniğin püf noktasını, her mecrada hızlı iş yapabilmeyi, Erol Keskin’le bilginin, tekniğin ve detayların gücünü; Kenan Işık’la atmosfer kurup dünya yaratmayı, Mehmet Ulusoy’la groteskin dünyasını ve kışkırtıcı yaratıcılığı deneyimledim. Bu ustaların hepsinde ortak........

© Gazete Pencere