menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Oyna Devam...

15 0
21.02.2025

Geçtiğimiz günlerde bir etkinliğe konuşmacı olarak davet edildiğim için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitmem gerekiyordu. Uçuşum sabah erken saatlerde Sabiha Gökçen Havalimanı’ndandı. Sabiha Gökçen’e gitmenin en kolay yolu metro olduğu için de Avrupa Yakası’ndan Marmaray ve metro ile gitmeye karar verdim.

Her zamankinden biraz daha erken çıktım evden. Marmaray’a bindim ve ne göreyim vagondaki insanların tamamına yakını uyuyordu. Bir şekerleme halinden söz etmiyorum hala yorgun, uykusunu alamamış görünümde insanlardan söz ediyorum.

Bu insanlar sabahın kör karanlığında sıcak yataklarından kalkıp, yollara dökülüp, işlerine gidip, para kazanıp hayat mücadelesi veriyorlar.

Herkesin derdi, siyasi görüşünden, yaşam biçiminden bağımsız evini geçindirmek, çocuklarına iyi bir eğitim aldırmak gibi pek çok ülkede dert olmaması gereken temel başlıklar. Ama bizde öyle değil.

Herkesin bir gelecek kaygısı var. Herkes yarından korkuyor. Daha çok çalışan daha çok kazanamıyor. Ayın sonuna gelindi mi elde yok avuçta yok. Pek çokları için bir sonraki ayın gelirinden tırtıklanmış bile çoktan.

Yakın zamanda görüştüğüm bir arkadaşım, çocuklarının eli yüzü düzgün olarak bilinen bir koleje gittiklerini, alınan eş-dost, kardeş indirimi gibi indirimlerden sonra iki çocuğu için okul yemek parası olarak yıllık 1,5 milyon TL ödediğini söyledi. Parayı 12 taksite bölsen (ki bölünmüyor) aylık ödeme 125,000 TL. Tek çocuk olduğunu düşün (indirimler geçerli) 62,500 TL.

Üç asgari ücret demek bu.

Bu insanlar çocukları iyi bir eğitim alsın, yabancı dil öğrensinler diye bu paraları ödüyorlar. Ama çocuk mezun olduğunda anlaşılıyor ki eğitimin kalitesi yerlerde, çocukların pek çoğu yabancı dil de konuşamıyor.

Gerçi anadilini 300 kelime ile konuşan........

© Gazete Pencere