menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sezar: Halkın Kahramanı mı, Cumhuriyetin Sonu mu?

18 0
31.08.2025

Ağır adımlarla tırmandılar merdivenleri.

Kimi sahneye tozlu ayakkabılarıyla, mücadeleden yıpranmış giysileriyle çıktı.

Kimi elinde tuttuğu deney tüpleriyle, beyaz önlükleri ya da koltuk altına sıkıştırdıkları cilt cilt kitaplarla.

Kiminin üzerinde asker üniforması vardı, kiminin elinde ucundan kan damlayan kılıcı.

Tarih dediğimiz bu gösterinin her nesil yenilenen izleyicileri sahneye çıkan bu isimlerin insanlığa olan etkilerini izledi binlerce yılda. İyiler de vardı elbet, ülkesi için, tüm insanlık için çabalayan; yüz yıl, bin yıl geçse de hayırla yad edilen. Tutkularına yenilip ellerini öldürdüğü/öldürttüğü insanların kanlarıyla yıkayanlar da vardı muhakkak. Yüz yıl, bin yıl geçse de lanetlerle anılan.

•••

Tarihin akışına etki eden bunca isim arasında çok azı Jül Sezar kadar üzerinde tartışılan bir isim olmuştur. Adı imparatorluk ve güç kelimeleriyle eş anlamlı hale gelmiş, "Sezar" unvanı nesiller boyu Roma İmparatorları tarafından kullanılmıştır.

“Ne tür bir adamla uğraştığımızı görüyor musun?”

Kimilerine göre sadece bir general, bir politikacı, bir yazar veya bir hatip değildi o. Tüm bunların birleşimi ve hatta çok daha fazlasıydı. Askeri dehası, Galya seferlerinde kendini kanıtlamış, ordulara ilham vermişti. Politik zekası, Roma'nın çalkantılı siyasi arenasındaki rakiplerini alt etmesini sağlamış, bir dizi müttefik ve düşman edinmesini sağlamıştı. Yıkılmaya yüz tutmuş miadını doldurmuş bir cumhuriyeti insanlık tarihinin en büyük imparatorluklarından birine çevirecek kıvılcımı ateşlemişti.

Kimilerine göreyse o eli kanlı bir cani, bir politik cambaz, ihtirasları için çalışan acımasız bir diktatördür. Ezeli düşmanlarından biri olan (ve kendisi de iyi bir hatip olduğu kadar iyi bir politika cambazı da olan) Cicero düşmanlarını affedişini hayretle izlemiş ve dostu Atticus’a bu durumu şu satırlarla aktarmıştır:

“Ne tür bir adamla uğraştığımızı görüyor musun? Cumhuriyet'e karşı son derece zekice, özenli ve hazırlıklı bir şekilde harekete geçti. Herkesin canını ve malını bağışlamaya devam ederse, en ezeli düşmanlarını en ateşli taraftarlarına dönüştüreceğine içtenlikle inanıyorum.”

•••

Sezar’ı daha iyi tanıyabilmemiz için öncelikle yaşadığı dönemdeki Roma Uygarlığı’nın toplumsal yapısına bir bakmamız gerekir. Roma Uygarlığı (diğer pek çoğu gibi) erkek egemen bir yapıya sahipti. Bu yapı içerisinde her aile bir hane reisinin otoritesi altında bulunuyordu . Pater familias olarak adlandırılan hane reisi aile içinde mutlak bir otoriteye sahipti. Aynı zamanda Gens adı verilen klanların başındaki bu otorite diğer aile üyelerinin yaşam ve ölümlerine karar verme hakkına da sahipti. Roma’nın büyümeye başlamasıyla beraber bu aile reisleri giderek daha güçlü hale gelmeye başladı. Aynı zamanda geniş topraklara sahip olan aileler yönetimde de büyük bir güce erişmiş oldu. Soylular-patrici ve plep-avam ayrımının bu şekilde ortaya çıktığını görüyoruz. Roma Cumhuriyeti’nde en üst karar birimi olan Senato bu güçlü ailelerin temsilcilerinden oluşuyordu. Senato her yıl kendi aralarından iki kişiyi bir yıl süreyle konsül olarak seçerdi. İki kişi olması denge unsuru olarak planlanmıştı. Zaten konsüller yürütme erkini yerine getirse de asıl güç bir çeşit oligarşi oluşturan Senatonun elindeydi.

•••

Gaius Iulius Caesar, daha çok bilinen adıyla Jül Sezar böyle bir zamanda, MÖ.100 yılında Roma’nın Subura semtinde dünyaya geldi. Iulius ailesi kökenlerinin Troyalı savaşçı Aeneas’ın oğlu ve tanrıça Venüs’ün torunu Iulius’a dek uzandığını iddia eden soylu ancak o dönemde zenginlikten uzak bir patrik ailesiydi. Babası Gaius praetorluğa (bir çeşit yargıç) kadar yükselmişken; annesi Aurelia Cotta, eski konsüller çıkaran saygın bir soyun temsilcisiydi. Subura’da geçen yıllar Sezar’ın pleplerle daha fazla zaman geçirmesine ve onların yaşamını daha yakından tanımasına neden oldu. Bu durum kuşkusuz Sezar’ın halkçı yönünü güçlendirdi.

Aile içindeki güç dinamikleri de Sezar’ın düşünce yaşamını belirledi. Roma Cumhuriyeti’nin en önemli generallerinden ve devlet adamlarından biri olan ve yedi kez konsül seçilen, Gaius Marius, Sezar’ın halası ile evliydi. Gaius Marius, halkçı (populares) siyasetin liderlerinden biriydi. Diğer tarafta aristokrat Sulla optimat (senatoryal aristokrasi) hizbinin başını çekiyordu. Sezar henüz delikanlıyken, MÖ.85’te babası aniden ölüverince (henüz 16 yaşındaydı) ailenin reisi oldu. Aynı yıllarda Roma’da Marius ile Sulla arasında “Sosyal Savaş” ve ardından iç savaş patlak verdi. MÖ.82 yılında Sulla’nın iktidara gelip diktatör ilan edilmesiyle, Marius yanlıları topluca saf dışı bırakıldı. Sezar hem Marius’un yeğeni hem de Sulla’ya muhalif olan Cinna’nın damadı olması nedeniyle bu cadı avının hedeflerinden biri haline geldi. Sulla Sezar’dan Cinna’nın kızı olan Cornelia’dan ayrılmasını istedi ancak Sezar daha o zamandan belli olan gözü karalığıyla diktatör Sullaya karşı dik durmuş ancak elindeki gücü de kaybetmiştir. Bunun sonucunda Sezar Roma’dan ayrılmak zorunda kaldı. Sulla bu gözü kara delikanlı için inanılmaz bir kehanette bulunmuş ve yakın çevresindekilere “Unutmayın. Kurtarmak için çabaladığınız bu delikanlı bir gün benimle birlikte muhafaza etmeye uğraştığınız aristokrasiyi yok edecek. Sezar’ın içinde çok sayda Marius görüyorum” demiştir.

•••

Sulla’nın MÖ.78’de ölümü Sezar’ın Roma’ya dönüşüne zemin hazırladı . Kasım 78’de güvenli görerek Roma’ya gelen Sezar, tüm mal varlığını kaybetmiş, şehrin yoksul mahallesi Subura’da mütevazı bir evde yaşamaya başlamıştı. Hukuk eğitimiyle birlikte ünlü hatipliğini geliştirerek halkın dikkatini çekti; hatta hitabetini daha da ilerletmek için MÖ.75’te Rodos’a gidip ünlü retorik ustası Apollonius Molon’dan ders aldı. İmparatorluğun Azak denizinden Akdeniz’e uzanan topraklarında bir süre orduya katıldı. Asya ve Kilikya valilerinin ordularında görev alıp Midilli Kuşatması’nda sivrildi ve üstün cesaretiyle “corona civica” ödülü kazandı. Hatta bir seferinde Ege Denizi’ni geçerken korsanlar tarafından kaçırıldı. Fidye isteyince........

© Gazete Pencere