menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlikten Avronazizme mi?

6 1
27.04.2025

Ukrayna’da 2014’teki Euromaidan olaylarından 2022’deki savaşa kadar geçen süreçte, Avrupa Birliği (AB) kendi çıkarlarını korumaya çalışırken büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğine ve NATO’nun korumasına bağımlı hareket etti. ABD, Ukrayna üzerinden Rusya’yı çevreleme stratejisini yürütürken, AB ise ekonomik yaptırımlar ve diplomatik destekle bu stratejiye katılmıştı ancak bağımsız bir emperyal üstünlük geliştirememişti

Ama işler biraz değişti…

AB, günümüzde emperyal jeopolitik çıkarların bir aracı haline gelmiş ve kuruluşunda benimsediği evrensel barış, özgürlük ve eşitlik ilkelerini birer araç olarak kullanmaktadır. Rusya-Ukrayna çatışmasında Ukrayna’ya sunduğu koşulsuz destek, Avrupa Birliği’nin hukuki çerçevelerini aşmakla kalmamış, aynı zamanda bu birliği liberal(!) değerlerin savunuculuğundan çıkararak Batı odaklı hegemonik bir düzenin militanı haline getirmiştir. Bu çerçevede, Avrupa Birliği, kendini barışı koruma söylemiyle maskelemekte, ancak bu maskenin ardında yeni bir Soğuk Savaş dinamiği inşa ederek kendi menfaatleri doğrultusunda çatışmayı derinleştirmektedir. Avrupa, kuruluş felsefesinin merkezine yerleştirilen özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerinden giderek uzaklaşarak, “Avronazizm” olarak tanımlanabilecek yeni bir otoriter, dışlayıcı ve egemen siyasal anlayışa doğru bir dönüşüm yaşamaktadır. Bu değişim, sadece AB’nin iç meşruiyet kriziyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda küresel ölçekte yeni bir emperyal hiyerarşinin inşası yönündeki çabaları da gözler önüne sermektedir.

Alman Parlamentosu (Bundestag), Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın sona erişinin 80. yıl dönümü dolayısıyla 8 Mayıs 2025’te düzenlenecek özel oturuma Rusya ve Belarus büyükelçilerini davet etmeme kararı aldı. Parlamento kararını (Birlik 90/Yeşiller Partisi) Annalena Baerbock liderliğindeki Dışişleri Bakanlığı’nın tavsiyesi üzerine aldı.

17 Nisan’da yapılan açıklamada, Rusya ve Belarus’un etkinliğe dâhil edilmeyeceği belirtildi. Bu karar, yalnızca diplomatik bir tercih değil; aynı zamanda tarihsel hafızanın güncel politik gelişmeler doğrultusunda yeniden şekillendiğini gösteren bir işaret olarak yorumlanabilir.

Daha önce de (14 Nisan) Avrupa Birliği (AB) Dış Politika Şefi Kaja Kallas, Pazartesi günü Lüksemburg’da düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada AB üyeliğine aday ülkelerin 9 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenecek Zafer Geçidine katılmaması gerektiğini belirterek, bunun yerine Avrupa liderlerine Ukrayna’ya daha sık ziyaretlerde bulunmaları çağrısında bulunmuştu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Avrupa Birliği’nin, Sırbistan Devlet Başkanı Aleksandar Vucic’in Moskova’daki Zafer Günü Geçit Töreni’ne katılması halinde Sırbistan’ın birliğe katılım başvurusunu reddetme tehdidini “Avronazizm” olarak nitelendirdi.

Maria Zaharova, bu dışlama kararını sert bir dille eleştirdi ve söz konusu tutumu “Hitler’in cellatlarının ideolojik mirasçıları ve doğrudan torunları” tarafından gerçekleştirilen bir hakaret olarak değerlendirdi. Bu açıklama, yalnızca güncel bir tepki değil; aynı zamanda Rusya’nın tarihsel kimliğinin ve II. Dünya Savaşı’ndaki rolünün Batı nezdinde nasıl algılandığına dair güçlü bir ideolojik savunuyu da içinde barındırmaktadır.

Elbette yukarıda yazdıklarımız Türk medyasında haber olmadı(!)

Bizce Maria Zaharova’nın bu tanımlaması, yaşananları ve ardındaki zihniyeti son derece isabetli bir şekilde ifade etmektedir.

***

Tarihsel gerçekliğin çarpıtılması, tersine çevrilmesi (Karl Marx’ın camera obscura metaforundaki gerçekliğin tersine çevrildiği gibi) yalnızca geçmişin ideolojik olarak yeniden yazımına değil, aynı zamanda güncel emperyalist stratejilerin ideolojik meşrulaştırılmasına da hizmet etmektedir.

Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin hafıza politikaları, özelde Almanya’nın dış politika pratikleri ve NATO eksenli güvenlik........

© Gazete Manifesto