Öz Şefkat mi? Bencillik mi?
Günümüz dünyası “kendine iyi bak” mesajlarıyla dolu. Sosyal medyada, kitaplarda, seminerlerde sürekli aynı çağrıyı duyuyoruz: önceliğin sen ol, önce sen dol ki başkasına verebilesin, kendini merkeze koy. Bu bakış açısı bir yönüyle doğru; çünkü tükenen bir zihin ne başkasına ilham verebilir ne de sağlıklı ilişkiler kurabilir. Ancak aynı zamanda bu söylem, tehlikeli bir dönüşümün de kapısını aralıyor: öz şefkatle bencillik arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor.
Psikoloji literatürü, öz şefkati (self-compassion) kişinin kendi acısını fark edip onu yargılamadan kabul etmesi ve kendine bir dost gibi yaklaşabilmesi olarak tanımlar.
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Kristin Neff’e göre öz şefkat; farkındalık (mindfulness), öz nezaket (self-kindness) ve paylaşılan insanlık duygusunun (common humanity) birleşimidir.
Bu, bireyi bencilleştirmez; aksine başkalarına karşı empati kapasitesini artırır. Çünkü kişi kendi kırılganlığını fark ettikçe başkalarının kırılganlığına daha duyarlı hale gelir.
Bencillik (selfishness) ise tamamen farklı bir zeminde şekillenir. American Psychological Association bencilliği, kişinin “kendi çıkarlarını, başkalarının refahı pahasına öne çıkarması” olarak tanımlar. Yani öz şefkat içsel dengeyi korumayı hedeflerken; bencillik, dış dünyanın dengesini bozar. Birinde bilinç vardır, diğerinde kontrol arzusu. Birinde merhamet, diğerinde manipülasyon.
Son yıllarda “self-care” kavramının ticarileşmesiyle bu iki kavramın çizgisi neredeyse tamamen silindi. Reklamlar, bireye sürekli “önce sen” derken, bu mesajın özünde denge değil, merkezilik öğretiliyor. Kendine iyi bakmakla,........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein