Yabancılaşmanın Estetiği: Dünya Tuhaf Dalga Filmleri
Sinema tarihinde kimi dönemler, izleyiciyi rahatsız etme cesaretini estetik bir silaha dönüştürür. “Tuhaf dalga” olarak adlandırılan bu küresel akım, duygusuz diyalogları, yapay estetikleri ve absürt olay örgüleriyle modern dünyanın anlamsızlığını soğukkanlı bir aynaya yansıtır. Bu aynada karakterler değil, toplumun kendi deformasyonu görünür: rasyonel sistemler içindeki irrasyonel davranışlar, ahlâk kalıplarına sığmayan adalet arayışları, bastırılmış arzular ve derin bir boşluk hissi. Bu filmler, gündelik hayatın sıradan yüzeyinin altındaki çatlakları büyüteç altına alır: nezaketin ardındaki şiddeti, düzenin ardındaki kaosu, iletişimin ardındaki yalnızlığı açığa çıkarır. Bu sinema dili “gerçekliği” değil, onun çözüldüğü anı kaydeder. İzleyiciye bir hikâye anlatmaktan çok varoluşun tuhaflığını duyumsatır — çünkü insan dile girdiğinde, varoluşunda kaçınılmaz bir eksiklik belirir. Bu eksiklik, her zaman sezilse de doğası gereği dile dökülemez. Onu doldurmaya çalışmak, kişiyi belli hedeflerin peşinden sürükler; ancak hakikatin kendisine ulaşmak, bu eksikliği kabullenmekle, onu dinlemeye cesaret etmekle mümkündür. Bu yazı, varoluştaki tuhaflığı soğukkanlı, bazen acımasız ama bir o kadar da dürüst biçimde seyirciye hissettiren filmlerden oluşan bir seçki sunmaktadır.
The Killing of a Sacred Deer (Yön. Yorgos Lanthimos,2017)
Yorgos Lanthimos’un The Killing of a Sacred Deer (2017) filmi, mitolojik bir adalet anlayışını çağdaş dünyanın ahlaki ikilemleriyle buluşturan, rahatsız edici bir psikolojik gerilim olarak öne çıkar. Film, başarılı bir kalp cerrahı olan Steven Murphy’nin (Colin Farrell) geçmişte ameliyat masasında kaybettiği bir hastanın oğlu Martin (Barry Keoghan) ile kurduğu rahatsız edici ilişkiyi konu alır. Martin’in, Steven’ın ailesine giderek onları görünmez bir lanetle cezalandırması — çocukların felç geçirip yavaş yavaş ölmesi — anlatıyı modern bir tragedya formuna taşır. Euripides’in Iphigenia in Aulismitinden esinlenen hikâye, “adalet” ve “kurban” kavramlarını tıbbi, rasyonel bir dünyanın içine yerleştirir. Film boyunca karakterler, duygusuz konuşmaları ve mekanik davranışlarıyla, ahlâkın duygudan koparıldığı bir evrenin simgesine dönüşür. Lanthimos, bu dünyayı cerrahi bir soğukkanlılıkla gözlemler; her plan steril bir hastane koridoru gibi klostrofobik ve hesaplıdır.
Eleştirmenler The Killing of a Sacred Deer’i bir “ahlâkî deney” ya da “tanrısal adaletin grotesk bir yorumu” olarak nitelendirir. Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü kazanan film, seyircide rahatsızlık uyandırma konusundaki başarısıyla Lanthimos’un auteur kimliğini pekiştirir. The Killing of a Sacred Deer, Lanthimos’un Dogtooth (2009) ve The Lobster (2015) sonrasında geliştirdiği “tanrısal cezalandırma” temasının en keskin ve olgun biçimlerinden biri olarak, modern sinemada etik, suç ve kefaret üzerine düşünen en sarsıcı yapımlardan biri hâline gelmiştir.
The Hypnosis (Yön. Ernst De Geer, 2023)
Ernst De Geer’in The Hypnosis (Hypnosen, 2023) filmi, sosyal normlara, girişimcilik kültürüne ve bastırılmış duygulara dair absürt bir kara mizah örneği sunar. Film, sevgilisi ve iş ortağı André ile birlikte doğurganlık takibi yapan bir uygulama geliştiren Vera’nın hikâyesine odaklanır. Vera, önemli bir sunumdan önce hipnoz seansına gider; ancak terapi onun tüm sosyal kısıtlamalarını ortadan kaldırır. Bu özgürleşme, toplumun “uygun davranış” kalıplarını kırar ve çevresindekilerde rahatsızlık yaratır. Film boyunca yavaş yavaş açığa çıkan gerçekler — Vera’nın bastırdığı öfke, yanıltıcı anlatıları, manipülasyonları — seyirciyi “normal davranış” maskesinin altında ne kadar çok şeyin gizlendiğini sorgulamaya iter.
The Hypnosis, Cannes’da prömiyerini yapmış ve “utandırıcı dürüstlük” ile “kurumsal ikiyüzlülük” arasındaki çizgide ilerleyen kara mizahı nedeniyle övgü toplamıştır. Eleştirmenler filmi, “sosyal rahatsızlık komedisi” olarak tanımlar. Ernst De Geer, sıradan bir çiftin içsel krizini absürd, rahatsız edici ama gerçek bir mizah tonuyla işlerken izleyiciyi de şu soruyla........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon