menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

The Ugly Stepsister (2025) Üzerine Psikanalitik Bir Okuma

16 0
10.09.2025

Norveçli yönetmen Emilie Blichfeldt’in The Ugly Stepsister (2025) filmi, Külkedisi masalını merkezine alarak klasik anlatının “çirkin” ve çoğu zaman arka planda bırakılmış figürlerinden birini ön plana çıkarır. Hikâye, güzellik normlarına uymayan Elvira’nın (Lea Myren) gözünden anlatılır. Masallarda görmeye alışık olduğumuz iyi kalpli ve zarif kahraman figürünün aksine Elvira, toplumsal bakışın aşağılayıcı yargılarıyla çevrili, değersiz hissettirilen bir karakterdir. Film, onun gözünden güzelliğin ne pahasına elde edilmeye çalışıldığını grotesk bir beden hikâyesiyle sahneye taşır. Elvira, toplumun arzu nesnesi olan üvey kız kardeşi Agnes’in (Thea Sofie Loch Næss) gölgesinde kalır. Agnes, güzelliği ve çekiciliğiyle ilgileri üzerine çekerken, Elvira sürekli dışlanır. Bu kıyaslamanın ve aşağılanmanın yarattığı derin yetersizlik duygusu, Elvira’yı bedenini “düzeltmeye” iter.

Bu olay örgüsü, psikanalitik kuramın sunduğu kavramlarla okunmaya son derece elverişlidir. Film, bir masal aracılığıyla, bastırılan şiddetin, acının ve yabancılaşmanın psikanalitik geri dönüşünü grotesk bir şekilde sahneler. Freud, Lacan ve Jung’un kuramları, bu geri dönüş mekanizmasını ve onun özne üzerindeki yıkıcı etkisini açıklamak için birbirini tamamlayıcı bir rol oynar.

Masal, psikanalizde her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Masallar, Freud için rüyalarla aynı işlevi görür; bastırılmış arzuların, çocukluk korkularının ve toplumsal yasakların simgesel biçimde açığa çıktığı anlatılardır.[1]Benzer şekilde, Jung’un arketipler üzerine çalışmaları, masalların ortak bilinç dışının simgesel dilini açığa çıkarır.[2] Lacan’ın arzu, eksiklik ve objet petit a kavramları ise masalların neden sürekli tekrarlandığını, neden bir türlü tatmin edilemeyen bir boşluğu yeniden ürettiklerini açıklar.[3] The Ugly Stepsister bu bağlamda, cilalı yüzeyini söküp attığı peri masalının bilinç dışı malzemesini bedensel şiddet ve grotesk estetik aracılığıyla görünür kılar. Diğer bir ifadeyle, masalın temizlenmiş, sterilize edilmiş versiyonu toplumun bilinçli düzeyine hitap ederken; Blichfeldt’in filmi masalın “unutulmuş” şiddetini bilinç dışının geri dönüşü olarak sahneye taşır. Bastırılan geri dönecektir: Freud’un aktarımıyla, “bastırılmış olan her zaman tekinsiz biçimde geri gelir.”[4]

Freud’un “tekinsiz” (uncanny) kavramı, filmin estetiğini ve Elvira’nın dönüşümünü anlamanın merkezidir. Tekinsiz, tanıdık olanın bir anda korkutucu hâle gelmesidir. Elvira’nın bedeni, bu dönüşümün sahnesidir. Göz kapaklarını diktiği, burnunu kırdırdığı, tenya yutarak zayıflamaya çalıştığı veya ayağını deforme ettiği sahneler, tanıdık olan beden organlarını yabancı, iğrenç ve rahatsız edici nesnelere dönüştürür. Örneğin, göz hem görmenin hem de arzunun simgesiyken;........

© Film Hafızası