Hesaplar ve beklentiler arasında sürecin bir yılı
İktidar ortağı Bahçeli’nin Mecliste DEM Parti’lilerle tokalaşması ve Öcalan’a yönelik çağrılarıyla başlayan Kürt sorunundaki son sürecin üzerinden bir yıl geçti. Ancak Öcalan’ın, Bahçeli’nin talebine yanıt vererek PKK’ye silah bırakma ve kendini feshetme çağrısını yapması ve PKK’nin de kongresini toplayarak bu yönde önemli adımlar atmasına rağmen geçen bir yıl içinde devlet ve iktidar cephesinden Mecliste ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun oluşturulması dışında hiçbir somut adım atılmadı. Aksine Saray rejimi bu süreci ana muhalefet partisi CHP’ye yönelik operasyonlar başta olmak üzere toplumsal muhalefet üzerinde baskıları arttırarak iç siyaseti dizayn etmek için araçsallaştırıcı bir tutum izledi. Bu durum Mecliste oluşturulan komisyon üzerinden yaratılmak istenen beklentilere rağmen Kürt sorununun hak eşitliği temelinde çözümü ve demokratikleşme beklentisi içindeki geniş halk kesimleri arasında iktidara ve sürece dair ciddi bir güvensizlik yaratıyor.
Sürecin bir yılına dair bir muhasebe yapabilmek için öncelikle ülkedeki yönetimin bu süreci hangi gelişmeler sonrasında ve hangi hedefler doğrultusunda başlattığına dönüp bakmak gerekiyor.
Bahçeli, ülkedeki iktidar bloku adına yeni sürecin sözcülüğüne soyunurken “Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamalıyız” demişti. Bahçeli’ye bu sözü söyleten ve iktidarı yeni hamleler yapmaya zorlayan gelişmelerin başında İsrail’in bölgenin yeniden şekillenmesinde öne çıkması yer alıyordu. Bu nedenle Bahçeli’nin ardından Erdoğan da “İsrail tehdidi”nden söz açıp “İç cepheyi güçlendirme” çağrısını yapmıştı.
Daha sonra Öcalan’ın da “İsrail’in bölgeyi yeniden dizayn etmeye yönelik saldırılarından ve kendilerine yaptığı teklifler”den söz edip “Süreci Türk devleti ile yürütmeyi tercih ettiğini” söylemesi de bu gelişmeleri doğruluyordu.
Bu temelde ülkedeki iktidarın yeni süreçte öncelikli hedefi Kürt silahlı güçlerinin tasfiye edilmesi ya da SDG (Suriye Demokratik Güçleri) bakımından en azından kontrol altına alınması ve İsrail’in bu güçlerin varlığını; yayılma, kendine alan açma politikasının dayanağı haline getirmesinin önüne geçilmesiydi. Bu nedenle iktidar bu süreçte Kürt sorununu ağzına almadığı gibi Erdoğan bu sorunu çoktan çözdüklerini söylüyor ve sürece “terörsüz Türkiye” adın vererek asıl hedefin Kürt silahlı güçlerinin tasfiyesi ya da kontrol altına alınması olduğunu ortaya koyuyordu. Bu hedefe ulaşıldığı oranda kuşkusuz iktidarın........
© Evrensel
