menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küresel kalkınmacılığın iflası

22 35
01.10.2025

Çağlar Keyder, ilk basımı 1993 yılında yapılan kitabındaki makalelerin ortak paydasını kitabın başlığına taşımıştı: “Ulusal Kalkınmacılığın İflası”. 1970’lerin ekonomik krizi ve 80’lerle birlikte içine girilen süreç, Keyder’e göre, 1945 sonrasında kapitalist gelişmeye yön veren ulusal kalkınmacılığın iflasını ilan ediyordu: “Böyle bir konjonktürde nüfusu sürekli artan ve ekonomik büyüme vasıtasıyla kendi meşruiyetini sağlayan ulusal kalkınmacı rejimler doğal olarak zor bir konuma girecekler, vaatlerini yerine getiremeyecekler, kendi yeğledikleri ideolojilerin aşındığına şahit olacaklardı.” Ona göre bu, sermaye ya da ekonomik mantık ile ulus devlet ya da devlet kadroları arasındaki kadim mücadelede bu kez kazananın sermaye olduğu bir dönemin habercisiydi. Farklı şekilde ifade edersek, ulusal kalkınmacı dönem ulus devlet ve devlet kadrolarının belirleyiciliğinde iken artık ulusal kalkınmacılık iflas etmiş, sermayenin galebe çalmasıyla küreselleşme sürecine girilmişti. Artık uluslararasılaşmadan değil, küreselleşmeden bahsetmek gerekiyordu. Dolayısıyla “ulus devletlerin ve onların coğrafi sınırlarının artık dokunulmaz olmadığı kesindi… dünya kapitalizmi ulusal kapitalizmlerin toplamı olmaktan çıkıyordu.” Keyder, bu süreçte, yani ulusal kalkınmacılığın iflası ve sermayenin yükselişiyle birlikte, “temel özgürlüklerin ve medeni hakların hukuksal çerçevesini ortaya çıkarmanın hem mümkün hem de arzulanır olacağını, bu olasılığın demokrasinin güçlü temeller üzerinde inşa edilebilmesi için en cesaret verici işaret olduğunun” da altını çiziyordu.

Bu tarz yaklaşımların temel eleştirisi, ulus devletlerin belirleyici olduğu düşünülen dönemde de sermayenin egemen olduğunu düşündükleri dönemde de sermaye ve devlet arasındaki içsel bağı kurmakta zorlanmaları olmuştur. Yapılan kabaca ilki için sermayenin önemini yadsıyarak ulus devletin hareket alanını olduğundan çok daha geniş tanımlamakken, ikinci durumda ulus devletin kapitalizm için önemini yadsımak, sermaye ve kapitalist devletin simbiyotik ilişkisini bağımsız güç odaklarının dışsal bir ilişkisi olarak okuma hatasıdır. Burjuvazi ile demokrasinin birbirini zorunlu kıldığı yönündeki Moore’cu argüman ise tarihsel olarak yanlışlanmıştır. Ama........

© Evrensel