Barbarlık
“Ya sosyalizm, ya barbarlık!” bu, Rosa Luxemburg’un çok ünlü sözüdür. Haince arkadan vurularak öldürülen Luxemburg acaba barbarlıktan ne kastediyordu? Hatırlarız, Albert Einstein de bir tür “barbarlık”tan söz etmişti. Einstein’in sözünü ettiği barbarlık, günümüzün silahlanma yarışında olası bir dünya savaşı durumunda insanlığın taş devrine döneceği ve ancak mancınıklarla birbirleriyle çatışacağı görüşü idi. Luxemburg’un sözünü ettiği barbarlık artık giderek netleşen sermaye gücüne dayalı koyu lider barbarlığı olsa gerek!
ABD merkezinde yürütülen son siyasi olaylara baktığımızda bu durum artık çok netleşmektedir. Nitekim, hem ulusal sorunlar hem de uluslararası ihtilaflar çağdaş “derebeyi” pozisyonundaki ekonomik olarak güçlü ve doğal olarak da silahlı bir devletin haylaz liderine taşınıyor ve bir medet umarcasına tapınılıyor. O devletin lideri ile tokalaşmak ya da bir fotoğraf karesinde görünmek bazı siyasilere güce hayran seçmeni nezdinde prim sağlıyor. Bize laf düşer mi; mürid böyle olunca şeyh de şaha kalkar! Ekonomi-silah gücüne tapınma yeni din olunca, Ortadoğu’nun feci durumu Birleşmiş Milletlerde değil de Trump’ın mahir ellerinde çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Netanyahu Trump’a koşuyor da durum bizim için farklı mı? Değil! Cumhurbaşkanı da Trump ile bir iyi görüntü(!) verme peşinde; Cumhurbaşkanı ABD başkanının yanında ayak ayak üstüne mi attı, yoksa süt dökmüş çocuk gibi terbiyeli mi oturdu, böylesi görüntüler ham kafalı seçmene iletilecek mesajlar olacaktı. Bu arada söylemeden geçmeyeyim ki; hariciyenin her ulusun dilini bilme becerisiyle okuması gereken mesajları (belki de kasıtlı!) okumayıp, bağlı olduğu siyasi liderleri ve halkı aydınlatmayınca, Türk geleneğindeki lidere esir-duruşu vari davranışı Batı, özellikle de ABD........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein