Çatırdama sesleri yükselecek
İktidarın ekonomi politikalarına ‘ateş’ eden edene; ‘yandaşı’ da ‘muhalifi’ de adeta yaylım ateşinde!
Hadi geniş emekçi halk kesimleri için programın sonucu belli: Gıda krizi, barınma krizi, yoksullaşmanın ötesinde buhran.
Peki sermaye temsilcilerine ne oluyor?
İyi de herkes eleştiriyorsa ve memnun olan yoksa, bu program kimin çıkarına?
Bu kadar çok aykırı sesin gelmesi, iktidarın akordu tutturamaması ile ilgili!
Devletin, sözcüsü olduğu sermaye kesiminin çıkarlarını gözetirken bunu bir yandan topluma, ‘Hherkesin çıkarına hareket ediyor’muş gibi sunabilmesi… Öte yandan da diğer sermaye kesimlerinin de rekabet edebilecekleri denge politikasını tutturması gerekir.
‘Parti-devlet birleşmesi’ni sağlayan AKP artık her iki görevini de layıkıyla yapamaz halde! Tüm toplumsal kesimlerden ve de… Sermaye sınıfının bütün fraksiyonlarından gelen, üstelik dozu giderek artan çatlak sesler, AKP’nin görevini yerine getirme potansiyelinin azaldığının işareti.
Artan baskılar… Muhalefete yönelik operasyonlar… Sermayenin el değiştirmesini sağlayacak şekilde bazı şirketlere el koymalar… ‘Faşizm inşasının hızlandırılması’… Tüm bunların iktidarın potansiyel açığını kapatmaya yeter mi?
Sorunun cevabı için, ekonomi politikalar eşliğinde iktidarın 10 yıllık serüvenine bakalım: Ne yaptı, kimin için ne gibi bir program uyguladı, nasıl çatışmalar yaşandı, şimdi ne yaşanıyor ve sonrasında ne olacak?
***
AKP -yoksullardan, emekçilerden aldıklarıyla oy oranı yüzde 50’lere dayansa da- en başından itibaren bir sermaye partisiydi; sadece geleneksel büyük sanayi sermayesinin ve finans kapitali yörüngesinde hareket eden, TÜSİAD’ın, büyük sermayenin ‘taşeronluğu’ ile değil... Aynı zamanda da ‘Anadolu sermayesi’, ‘İslami sermaye’ gibi adlarla anılan MÜSİAD ile ticaret ve sanayi odaları çatısı altında kümelenen irili ufaklı sermaye gruplarının da…
Üzüm salkımı gibi eklemişti küçük grupları da ördüğü sermaye kozasına: Esnafı, KOBİ’leri, kamu ihaleleriyle birikim sağlamış ‘türedi’ burjuvaları, inşaatta, enerjide, savunma sanayiinde semirttiklerini…
Erdoğan’ın mahareti de partisinin ‘sözcülüğünü’ yaptığı bu farklı sermaye kesimlerinin talep ve beklentilerini birlikte yönetebilmekti. Kapitalist neoliberal dönüşüme, hiç olmadığı kadar, toplumsal meşruluk sağlayan, dönüşümü Anadolu’ya taşıyan bu ‘İslami gömlekli neoliberal parti ve liderinden ‘laik sermaye’ de minnetle razıydı.
2013’ten itibaren durum değişti.
Dışarıdan yüklü miktarda gelen kaynağın, siyaset eliyle içeride dağıtımıyla sağlanan nizamı denge için koşulların değişmesi...
AKP-Cemaat ittifakının bozulması…
2013’te Gezi direnişinin toplumsal meşruiyeti zedelemesi…
Ve benzeri sebepler değişimi tetikledi.
Ortaya çıkan hegemonya krizini aşmak üzere, ‘faşizmi inşa süreci’ diye tanımlayabileceğimiz, Saray rejimi etrafında devlet formunu değiştirme adımı atıldı. 2016 “darbe girişimi” bu sürecin hızlandırıcısı oldu. ‘Olağanüstü hal altında’ kurumlar yeniden dizayn edilirken, 100 binden fazla insan işten çıkarıldı. 2017 referandumu ile devletin biçiminin dönüşümü resmileşirken,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein