menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

PRANGALI AT

8 0
12.03.2025

Kapı ardına kadar açıktı. Hafif bir rüzgâr, özgürlüğün kokusunu içeri taşıyordu. Gökyüzü, uzakta salınan yeşil tepeler, serin toprak… Hepsi onu çağırıyordu. Adımları titredi bir an. Ruhunun derinliklerinden gelen bir fısıltı, "Koş!" diye haykırıyordu. Fakat koşamadı.

Ayak bileklerindeki prangalar, soğuk ve paslı zincirler gibi ruhuna da vurulmuştu. Özgürlük ona uzak bir hayaldi artık. Oysa bir zamanlar ne kadar hızlıydı… Kasları yay gibi gerilir, rüzgârı peşine takar, yeryüzüne meydan okurcasına dörtnala koşardı. İnsanlar hayranlıkla izler, "Bu atın içinde fırtınalar var!" derlerdi. Ama şimdi, ne kadar istese de adımlarını hızlandıramıyordu.

Ona ağır yükler verilmişti. Sırtına konulan yüklerin yalnızca eşyalar olmadığını biliyordu. Beklentiler, korkular, geçmişin gölgeleri… Hepsi sırtına çökmüş, omuzlarını çökertmişti. Bir adım atsa bile dizleri titriyordu. Yine de içinde bir ateş vardı. Bir kez daha, tek bir kez daha koşabilse, herkesi kendine hayran bırakabileceğini biliyordu.

Ama etrafındaki insanlar buna izin vermiyordu. "Sen ancak yük taşırsın," diyorlardı. "Koşmak sana göre değil. Senin işin bu değil." Onların sözleri, prangalarından daha ağırdı. Onun için kararlar alıyor, ona sınırlar çiziyor, "Böyle yapmalısın," diyerek özgürlüğünü elinden alıyorlardı.

Bazen hayal kuruyordu. O hayallerde prangalar çözülüyor, yüklerinden kurtuluyor, tekrar koşuyordu.........

© Enpolitik