TCK 191 soruşturmalarında ölçünün ve onurun kaybı
Hukuk, bağırarak konuşmaz.
Bağırıyorsa, genellikle bir şeyleri saklıyordur.
İnsan onuru söz konusuysa, hukuk suskun ama kararlı olmalıdır. Bugün gördüğümüz tablo ise ne suskun ne de kararlı. Aksine; aceleci, hoyrat ve ölçüsüz.
Son dönemde TCK 191 kapsamında yürütülen soruşturmaların büyük bölümü, tek bir kişinin ihbarıyla başlıyor. İhbar, ceza muhakemesinde bir ihtimaldir; yetki değildir. İhbar, kapıyı aralayabilir ama kapıyı kırma, evi dağıtma, içeridekini herkesin önüne atma hakkı vermez. Buna rağmen yapılan tam olarak budur.
Somut hiçbir olgu yokken; gözaltı uygulanıyor, insanlar zorla sevk ediliyor, bedenlerine müdahale ediliyor. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, daha dosya gizliyken kamuoyuna servis yapılıyor. Şunu açıkça söylemek gerekir: Soyut şüpheyle hukuk işlemez. İşlerse adı hukuk olmaz.
Ceza muhakemesi kanaatle değil, olayla yürür. Aksi hâlde ortaya çıkan şey adalet değil; “ibretlik” hikâyelerdir.
Kimsenin Özel Hayatı Kimseyi İlgilendirmez
Burada artık “ima” yok.
O perde çoktan yırtıldı.
Kişilerin cinsel hayatı, özel yazışmaları, mahrem ilişkileri doğrudan ortaya dökülüyor. Soruşturmayla ilgisi var mı, yok mu diye bakan da yok. Çünkü mesele delil değil; itibar. Daha doğrusu: itibarı yok etmek.
Şunu net söyleyelim:
Kimsenin cinsel hayatı, ne savcının ilgisidir ne toplumun merakı. Özel hayat, ayıp olduğu için değil; dokunulmaz olduğu için korunur. Anayasa bunu nezaket olsun diye yazmadı.
Bir insanın özel hayatını ifşa ettiğinizde, artık onu yargılamıyorsunuz. Onu toplumdan sürüyorsunuz. Sonra beraat etse ne olur? İnternette........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar