menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gidişat Trump’tan önce de belliydi

25 0
24.02.2025

Bay Trump’ın Avrupa’yı Ukrayna müzakerelerinden dışlaması hayranlık uyandırmasa ve Başkan Yardımcısı Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşması herkesi şoka soksa da tarihi olaylar hatırlandığında, Amerika ile Avrupa’nın, Avrupa savunması konusunda her zaman farklı fikirler benimsediği görülecektir. Lisbon’da yapılan NATO toplantısında (1952) Amerika Avrupa’ya işbölümü teklif etmiş, Avrupa ülkelerinin savunma için gerekli konvansiyonel gücü geliştirmelerini, kendisinin nükleer sorumluluğu üstlenmesini önermişti. Yıkıcı bir savaşın tahribatından yeni kurtulmaya başlayan Avrupa ülkeleri inandırıcı bir konvansiyonel kabiliyet geliştirmediler. Bunun üzerine, Kıtada zaten önemli miktarda konvansiyonel güç bulunduran Amerika, Avrupa savunmasını nükleer güce dayandırmayı kararlaştırdı. Artık unutulan kitlesel mukabele doktrinine göre, Sovyet saldırılarına, mahiyetine bakılmaksızın, nükleer karşılık verilecekti.

Kitlesel mukabele, Sovyetlerin ABD’ye nükleer silahla saldırma imkanlarına sahip olmadığı bir dönemde geliştirilmişti. Sovyetler nükleer silahlara sahip olup, ardından bunları Amerikan kıtasına taşıyacak füzeleri geliştirince, kitlesel mukabeleyi gözden geçirmek gerekti. Aslında soru basitti: ABD, Sovyetlerin her saldırısına nükleer cevap vererek kendisi de nükleer hedef olmayı kabul edecek miydi? Cevabın hayır olmasına herhalde şaşırmamalıyız. Nitekim, savunma doktrini tedricen esnek mukabeleye dönüştü. Bu doktrine göre, her saldırıya cevap, saldırganlığın cereyan ettiği seviyede verilecek, konvansiyonelden nükleer cevaba doğru adım adım ilerlenecekti. Kitlesel mukabele döneminde Avrupalılar Amerika’nın nükleer silah kullanmaktan çekinmeyerek Avrupa’yı bir nükleer savaş........

© Ekonomim