Türkiye’nin hikayesi ne?
Bugün ülkeler de ürünler de artık daha karışık ve karmaşık. Bu bulanıklığın verdiği bir mesaj var: Ülke hikayeniz kurşun geçirmez olmalı.
Yatırımcı gözünde ülke farkının bulanıklaştığı yerde, sadece Güney Afrika’dan, Brezilya’dan, Endonezya’dan, Meksika’dan iyi olmanız yetmiyor. Dünyadaki hareketliliği anlamak şart.
Geldik bir yılın daha sonuna. Hani “Yedik koca yılı” denir ya… Biz mi yedik koca yılı yoksa o mu bizi yutmaya çalıştı, orası karışık. Kesin olan ise küresel ekonomik gelişmelerin seyri açısından ileride 2025’e bolca referans vereceğimiz.
Bence 2025’teki asıl mesele tarifeler, savaşlar, açlık, teknoloji patlaması gibi alt başlıkların ötesindeydi. 2025 bize, küresel bir denge unsurunun kalmadığını gösterdi. “Yok artık o kadar da olmaz” dediğimiz pek çok şeyin daha kötüsü oldu. 2025, ayrılık acısı dışında her derde deva olduğu kabul edilen o şahane “kurumlar” meselesinin, sosyal kontrat olmadığında bir kumdan kaleye dönüşebileceğini gösterdi.
Fakat o kumdan kale bir gecede inşa edilmedi ki! Trump yeni gelmedi, geri geldi. Merkel görevi bırakırken teknolojik devrimi yakalayamadığı için özür dilediğinde, Avrupa’nın zayıflığını açık etmemiş miydi? Bu günlerin geleceğini biliyorduk, hazırlanmadık.
Meselenin bir de yatırım boyutu var. Eskiden ülkeler ikiye ayrılırdı: Gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler (GOÜ). Ürünler de ikiye ayrılırdı: © Ekonomim





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Mark Travers Ph.d