menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ESG’nin vicdani evrimi: Etik zekâ

10 0
wednesday

Kurumsal dünyanın bir dönem büyük iştahla sarıldığı ESG kavramı, bugün eski rüzgarını yitirmiş görünüyor.

Öyle ya, şirketler karbon azaltım planlarını, çeşitlilik politikalarını, yönetim yapılarının şeffaflığını raporlamaya, yatırımcılar da bu skorlarla risk değerlendirmesi yapmaya başlamıştı.

Ama zamanla bir şey oldu. ESG, kurumsal iyi niyet dili olmaktan çıktı, sadece bir uyum listesine dönüştü. Raporlar çoğaldı ama standartlar karıştı. Yeşil yıkamalar başladı. Veri güvenilirliği tartışmaları çıktı. Üstüne, küresel düzlemde siyasilerin dilinden çatlak sesler de arttı. Oysa niyet, kurumsal dünyanın dokunduğu her alan için ESG çatısı altında sağlıklı bir etik çerçeve çizebilmekti.

Bugün, tartışmalı yönleri olsa da konunun önemi arka plana atılabilecek durumda değil. Sadece, özellikle yapay zekânın yükselişiyle birlikte, ESG anlayışının dönüşmesi gerekiyor. Burada da yeni bir kavram yükseliyor: Etik zekâ. Bu kavram, kurumların yalnızca ne yaptığını değil, neden ve nasıl yaptığını da sorguluyor.

Böylece sürdürülebilirlik de teknik boyuttan aslında ahlaki bir boyuta geçiyor. ESG, doğru şeyi yapmakla ilgileniyordu. Etik zekâ ise ‘doğru olanı, doğru biçimde yapmayı’ getiriyor.

ESG metrikleri bugün kurumsal dünyada bir ölçü ekonomisi yaratmış durumda. Azaltılan emisyonlar, artırılan kadın yönetici sayıları, katlanan gönüllülük projeleri, karbon dengeleme işleri… Şirketler bunları raporlarına dizi dizi sıralıyor.

Elbette, hepsi........

© Ekonomim