menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayat bir gösteri olmasaydı ne olurdu?

21 4
yesterday

Duygunun yerini sahnenin aldığı, yaşamanın gösterilmeye dönüştüğü bir çağda yaşıyoruz artık. Ve belki de en çok bu yüzden sormak gerekiyor: Hayat bir gösteri olmasaydı, ne olurdu? Artık hiçbir şey yalnızca “olduğu gibi” yaşanmıyor. Her şey “Nasıl görünür?” sorusunun gölgesinde kurgulanıyor.

Bir zamanlar anılar vardı. İçimizde gizli gizli taşıdı­ğımız, sadece doğru kişiye fısıldadığımız, gözümüzü kapat­tığımızda yeniden yaşayabildiği­miz o özel anılar… Bugün, o anılar yerine kayıtlar var. Çekim açıları, ışık ayarları, filtre uyumu… Duy­gunun yerini sahnenin aldığı, ya­şamanın gösterilmeye dönüştü­ğü bir çağda yaşıyoruz artık. Ve belki de en çok bu yüzden sormak gerekiyor: Hayat bir gösteri ol­masaydı, ne olurdu?

Artık hiçbir şey yalnızca “oldu­ğu gibi” yaşanmıyor. Her şey “Na­sıl görünür?” sorusunun gölge­sinde kurgulanıyor. Evlilik tek­lifleri mesela. Bir zamanlar iki insan arasında geçen sade bir karardı. Şimdi o kararın kendi­sinden çok, dekoru konuşuluyor. Diz çökülen yerin fonu, cümle­yi takip eden müzik, arka plan­da yanıp sönen LED’ler… Geçti­ğimiz günlerde Türkiye’de küçük bir uçakla yapılan evlilik teklifi sırasında, teklif sahibi adam tel­sizden “Benimle evlenir misin?” diye sordu; evet yanıtını aldı ama uçak, kısa süre sonra düştü. Sos­yal medyaya uygun evlilik tekli­fi uğruna hangi riskler alınmış­tı kimbilir! Gerçek şu ki, hayatta kalmak ile paylaşılabilir olmak arasındaki sınır dahi neredeyse silinmiş durumda. Aşkın en iç­ten hali bile, izlenebilirliğine gö­re kurgulanıyor.

Ama mesele yalnızca bir evlilik yolculuğuna başlamakta değil, kutlamakta da değil, aynı zaman­da açıklamakta. Son yıllarda hız­la yayılan cinsiyet partileri, he­nüz doğmamış........

© Dünya