menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Direksiyon başında kim var?

21 5
29.03.2025

Bir markanın direksiyonuna geçmek, yal­nızca üretim bandının ya da tasarım eki­binin başına geçmekle ilgili değildir. Hele ki söz konusu marka Tesla gibi vizyoner bir rü­yanın taşıyıcısıysa… Elon Musk, teknolojiye olan inancı kadar kendine olan hayranlığıyla da tanınan bir figür. Ancak her figür bir göl­ge yaratır. Ve bazen o gölge, markanın ışığını söndürmeye başlar.

Elon Musk’ın Donald Trump’a açıktan ver­diği destek, yalnızca bir siyasi pozisyon değil; aynı zamanda marka-müşteri ilişkisinde ağır bir fay hattı oluşturdu. Zira Tesla’nın büyü­me serüveni, yalnızca mühendislik başarıla­rıyla değil, aynı zamanda dünyayı daha sür­dürülebilir ve yaşanabilir kılma vizyonuyla anlam kazandı. Elektrikli araçlar, çevresel sorumluluk, temiz enerji… Tüm bu değerler, tüketicilerin zihninde “ilerici bir yaşam tar­zı” ile özdeşleşmişti. Ancak Trump’ın temsil ettiği politik yapı; iklim değişikliğini inkâr eden, kutuplaştırıcı, popülist ve statükoyu kutsayan bir anlayışa dayanıyor. Musk’ın bu yapı içinde konum alması, Tesla’yı o değer evreninin dışına fırlattı.

Yakın tarihli “Tesla Takedown” araştır­ması, markanın algısındaki sarsıntıyı soğuk­kanlı verilerle önümüze koyuyor: Demokrat seçmenler nezdinde Tesla’ya yönelik olumlu algı keskin bir düşüş yaşarken, Cumhuriyet­çi seçmenlerde yükselme eğilimi gözleniyor. Ancak bu artış, düşen sadakatin yerini dol­durmaya yetmiyor. Tıpkı, bir ağacın kökle­rinden değil de dallarından su almaya çalış­ması gibi…

Musk’ın........

© Dünya