menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kendi kuyumuzu kazmak

14 17
30.07.2025

Afrika kıtası denince akla ilk gelen şey ne? Kuraklık, açlık, susuzluk… Ama yakın tarihin sayfalarına bir göz atarsa­nız, bu toprakların bir zamanlar nehirler­le, göllerle dolu olduğunu görürsünüz. Nil, Kongo, Zambezi...

Yağmur ormanları, ba­taklıklar, verimli vadiler... Sonra bir şey oldu. Ne mi? Madencilik faaliyetleri her yere yayıldı. Yeraltı kazıldı, ama yerüstü unutuldu. Her madencilik faaliyetine kar­şılık binlerce litre su harcandı. Göller kü­çüldü, dereler kurudu, sular ya çekildi ya da zehirlendi.

Mesela Güney Afrika’daki madenlerden çıkan asidik sular, nehirlerin pH dengesini öyle bozdu ki, içme suyu sis­temleri iflas etti. Zambiya’daki bakır kuşa­ğında yeraltı suyu öyle hızlı çekildi ki bazı köyler suya ulaşmak için 100 metre derin­lik kazmak zorunda kaldı. Siyanürle altın ayrıştırmak, cıva kullanmak, toprağı yı­kamak... Bunların hepsi milyonlarca litre suyun yok edilmesini gerektirir. Ve su, bir kez kirlenirse geri kazanılmaz. Afrika’da insanlar madenlerin çevresindeki nehir­lerde ellerini bile yıkayamaz hale geldi. Ama madencilik devam etti. Çünkü “kal­kınma” gerekiyordu. Çünkü “enerji” la­zımdı. Çünkü “yatırımcı” üzülmemeliydi.

Kilometre cinsinden epey uzak. Ama su kaynağının kıtlığı açısından pek de uzak değil. Üstelik........

© Dünya