Kalkınırken kimleri geride bıraktık?
Kalkınma, herkesin ağzında…Karar alıcılardan bürokratına, teknokratından müteahhidine kadar herkes “sürdürülebilir kalkınmadan” bahsediyor.
Salonlarda yankılanıyor, toplantı başlıklarına yazılıyor, sloganlara yapıştırılıyor. Sunumlarda grafikler yükseliyor, tablolar yeşile dönüyor, raporların kapağında “2030 hedefleri” yazıyor. Ama kimse o raporların içinde kimlerin olmadığını konuşmuyor.
Çünkü bu kalkınma modeli, herkesi aynı masaya çağırmıyor. Çağırıyor gibi yapıyor. Onlara “raporun bir yerine iliştiririz” muamelesi yapılıyor. Yani aslında sürdürülebilir kalkınmanın, kimin için sürdürülemediğini konuşmuyoruz. Kalkınma herkesin hakkı deniyor ya, işte bu yüzden inandırıcılığını yitiriyor. Çünkü o “herkes”e kimlerin dahil olmadığı çok net. Ve her dışarıda bırakılan, “Savunmasız Gruplara Yönelik Yapısal İhmal”in bir kurbanı…
İhmal deyince ilk akla gelen: Bir hata, bir dalgınlık… Oysa biz burada ondan değil, kurumsallaşmış bir yok saymadan bahsediyoruz. Çünkü yapısal ihmal, günlük yaşama yayılmıştır. Kâğıt üstünde hak vardır ama uygulamada yoktur. “Yapısal” denmesinin nedeni de bu zaten: Sistem var ama içine bazılarını almıyor.
Türkiye, Birleşmiş Milletler’in 17 sürdürülebilir kalkınma........
© Dünya
