Hikaye değil tanıklık arıyoruz?
Sinemada artık iyi anlatılmış masallar değil, yaşanırken yakalanmış anlar etkiliyor.
Son yıllarda dikkat çeken filmlerin ortak bir refleksi var. Kahraman yaratmakla uğraşmıyorlar. Hatta çoğu bunu özellikle reddediyor. Çünkü günümüz insanının temel sıkıntısı cesaret değil, belirsizlik.
Artık perdede çözüm üreten karakterleri değil, çözümsüzlüğün içinde debelenen insanları izliyoruz. Karakter bir karar verdiğinde rahatlamıyor, daha da geriliyoruz. Çünkü iyi son ihtimali kadar kötü ihtimal de masada duruyor. Bu tanıdık bir his. Yeni sinema dili büyük cümleleri kesip atıyor. “Bak ne oldu” demek yerine “sen olsan ne yapardın” diye soruyor. Seyirciyi hayran olmaya değil, dahil olmaya zorluyor. Bu yüzden finaller de değişti. Pek çok film bitmeyip, yarıda kesiliyor hissi bırakıyor.
Bu tabloyu bugün vizyondaki filmlerde de görüyoruz. Çağan Irmak’ın........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel