menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Postneoliberal uzlaşı... Ve asgari ücret kıskacında Türkiye

20 1
yesterday

2026’ya girerken dünya ekonomisinde sessiz ama derin bir kırılma yaşanıyor. Son kırk yılın hâkim paradigması olan neoliberal düzen artık yalnızca eleştirilmiyor; yerine ne konulacağı ciddi biçimde tartışılıyor. Üstelik bu tartışma, marjinal çevrelerin değil, bizzat sistemin merkezinin gündeminde. Bu dönüşümün en çarpıcı sahnesi ise ironik biçimde Amerika Birleşik Devletleri.

İktisatçı Dani Rodrik’in project-syndicate. org’da yer alan makalesinde dikkat çektiği gibi, bugün ABD’de sol ve sağın önemli kesimleri ekonomik politikanın ana hatlarında birbirine hiç olmadığı kadar yaklaştı. Gelir ve servet eşitsizliği, piyasa gücünün aşırı yoğunlaşması, finansallaşma, “iyi işler” ihtiyacı ve devletin yeniden aktif rol üstlenmesi artık yalnızca solun değil, geniş bir siyasal yelpazenin ortak gündemi. Burada sözünü ettiğimiz “iyi işler”, yalnızca bir maaş karşılığı çalışmayı değil; geçim sağlayan ücretleri, beceri gelişimini, iş güvencesini, temsil hakkını ve toplumsal değeri birlikte içeren bir istihdam biçimini ifade ediyor. Başka bir deyişle, iyi işler yalnızca işsizlik istatistiklerini düşürmez; orta sınıfı güçlendirir, üretkenliği artırır ve demokrasiyi ayakta tutar.

Ancak Rodrik’in özellikle altını çizdiği bir nokta var: Bu yeni uzlaşıyı, ABD Başkanı Donald Trump’ın ekonomi politikalarında aramak büyük bir hata olur. Trump’ın ekonomi yaklaşımı hakkında söylenebilecek en iyi şey, bunun postneoliberal geçiş sürecinde deneysel ve dağınık bir aşama olduğudur. Ne tutarlı bir dönüşüm vizyonu sunar ne de kamu yararını önceleyen bir strateji. Yeni uzlaşının en kritik ayağı şu: Devlet, ekonomik dönüşümü şekillendirmede aktif bir rol oynamalıdır. Piyasaların tek başına ekonomik dayanıklılığı, ulusal güvenliği, ileri teknolojileri, temiz enerjiyi ya da zor durumdaki bölgelerde iyi işleri üreteceğine........

© Cumhuriyet