menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Bana denizi göster’

55 1
08.06.2025

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem. Yıllar önce bir bayram günü dostlarla denizine vurgun olduğumuz Assos’tayız. Ortalıkta dolaşan küçücük, beyaz tüyleriyle oradan oraya zıplayarak koşan bir minik keçi yavrusu vardı. Bayram öncesi çocukların sevgilisiydi ama birden bayram günü kayboldu, çocuklar deliler gibi onu arıyorlar yok. Sonra yemek vakti geldi ve tencerenin kapağı açtığımızda önümüzde o minik keçi yavrusunun parçalanmış etlerini gördük. Çocuklar dehşete kapılıp ağlamaya başladılar ve hep birlikte masadan kalktılar, bir köşeye çekilip bütün gece sessizce oturdular. O günden sonra ne zaman Kurban Bayramı gelir, benim aklıma özellikle Latin Amerika’daki eski uygarlıkların genç ve bakire kadınları aya ya da güneşe kurban ettikleri adak yerleri gelir. Gidenler görmüştür, adak yerlerinde kararmış insan kanı vardır. Müslümanlıkta kurban eti yoksulları doyurmak içindir ama şimdilerde daha çok dondurucuları doldurmak için kullanılıyor.

Neyse madem bir hikâyeyle başladık, İstanbul’u terk edip İzmit’e yakın Değirmendere’ye geldik ya, bir İzmit hikâyesiyle devam edelim. Yıllar yıllar önce, Mahpustakiler adlı röportajım için İzmit Hapishanesi’nde görüş odasındayım. Karşımda mahkûm bir genç kadın ve dört yaşındaki kızı var. Küçük kız annesine sarılarak şöyle fısıldadı: “Anne ne olur bana denizi göster”; Genç kadın utanarak kalktı, kızını kucaklayıp demir parmaklıklı pencereden baktırmaya........

© Cumhuriyet