menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yazarın masası

7 27
26.04.2025

Yıllar önce Osman Akınhay bir sosyal medya paylaşımında çevirmenlik macerasına nasıl girdiğini anlatırken cezaevi yıllarına da değinmişti: “Yıl 1982, Mamak’ta hapisteyim. Ali Asker ile altlı üstlü ranzadayız. Kendi kendime İngilizce çalışıyorum. Alan Paton’un ‘Cry, the Beloved Country’i gözüme kestirdim. Bir deftere çeviriyorum: o/ bu/şu tarlasına döndü. Beğenmedim, kapattım unuttum. Hüküm giyince Çanakkale’ye sevk edildim, İngilizce okumayı sürdürdüm. 86 oldu, Öner Yağcı bir yazı masasında daktilo ile roman yazıyordu. Onu çok kıskanıyordum. Ben de daktilo getirttim. Ama ne yazacağım? Roman yok, öykü yok. Belki çeviri yaparım dedim. Böyle böyle başladım.” Dün Cumhuriyet gazetesinin öncülüğünde Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleşen “Çankaya Cumhuriyet Roman ve Öykü Günleri”nde Öner Yağcı onur konuğu olarak ödül alacağı anda aklıma bu paylaşım geldi. Çünkü cezaevinde en kötü koşullara karşın bir yazı masasına sahip olmak söz söylemeyi belirgin kılarak bir iktidar alanı açmaktı. Bir anlamda devletin otoritesine karşı yeni bir hamlede bulunmaktı. Nitekim Öner Yağcı o yazı masasına ve daktiloya sahip olmak adına cezaevi yöntemine kıyasıya savaş açmıştı. İşte yazarın sorumluluğunun başladığı yer kendi deyişiyle yazarın en kötü koşullarda bile, yaşamı savunması........

© Cumhuriyet Spor