Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik
Shakespeare’in meşhur “Othello” tragedyasında Venedik’in soylu ailelerinden senatör Brabantio’nun güzeller güzeli, iyilik timsali, gencecik kızı Desdemona ile Othello’yu birbirine bağlayan sevdanın felaketle sonuçlanması anlatılır. Elbette iki aşığın arasında giren yalnızca saf kötü olarak nitelendirebileceğimiz Iago değildir. Iago, Desdemona’ya ölesiye aşık olmuş, ondan yüz göremediği için de yüreği intikamla dolmuştur. Ama Othello’nun adım adım Iago’nun elinde bir kukla olmasının bir başka nedeni daha vardır: Her şeyden önce Othello bir yabancıdır, dahası siyahidir. Iago için de “pis bir mağriptir” ve Desdemona’yı baştan beri hak etmemektedir. Bu yüzden onu kışkırtıp Desdemona’yı öldürtürken tek bir hedefi vardır: Othello’nun gerçek anlamda uygarlıktan uzaklaşan Afrikalı barbar halini tüm dünyaya göstermek. Oysa oyunu izleyenler Othello’dan değil Iago’nun nedensiz gibi görünen kötülüğünden nefret eder. Aslında Shakespeare’nin “Othello”sunun bize gösterdiği en önemli noktalardan biri Iago’nun, kötülüğünün ırkçılığa bağlanabileceği gerçeğidir. Dürüst olmak gerekirse, kötülüğe faşist teşkilatların üst kademelerinde sıkça rastlanmaktadır. Ve hepsinin kendi içinde mantıklı bir amacı vardır. En az Iago kadar hem de.
***
Öteki olmak, ötekiyle yaşamak, hatta ona yaşam alanı açmak, bireylerin eşit haklarda yaşamasını sağlamak, her şeyden önce tüm dünyada süren eşitsizliklere, çelişkilere karşı çıkmak, temel insan hakları sorunudur. Bu noktada şifre sözcük karşındakini her ne olursa olsun “benimsemek”tir. Nitekim Habermas da “Öteki olmak, Ötekiyle Yaşamak” çalışmasında bu sözcükten yola çıkarak bir toplumsal yaşama birlikteliği oluşturmaya çalışır: “Benimsemek, kendi içine kapatmak ve ötekine karşı kapanmak değildir. Ötekini benimsemek, toplumsal sınırların herkese hatta........
© Cumhuriyet Spor
