Barışa Yeşil Işık Yandı: Trump’ın Israrı, Putin’in Tecrübesi ve Avrupa’nın Değişen Söylemi
Avrupa’nın üç buçuk yıldır sürdürdüğü “son Ukraynalı’ya kadar savaş” anlayışından, “insanlar ölmesin” yaklaşımına doğru bir dönüş yaşanıyor. Bu değişimi dün akşam Beyaz Saray’da yapılan görüşmelerde hem gördük hem de hissettik. Kuşkusuz bu dönüşümde en büyük pay, ABD Başkanı Donald Trump’ın ısrarı ve diplomatik çabalarına ait. Hakkını teslim etmemiz lazım. Ben şahsen, Trump’ın kendisini “barış güvercini” olarak tanıtmasına ve Nobel’e aday gösterilmesine uzun süre abartılı bakmıştım. Ancak süreci başından sonuna kadar yakından takip eden bir gazeteci olarak söylemeliyim ki, Trump’ın ısrarı olmasaydı, Alaska’da sinyal veren ve dün akşam Washington’da daha belirgin hale gelen barışa giden yolu açan o “yeşil ışık” hiç yanmayacaktı.
Trump, önceki ABD Başkanı Joe Biden’ın izlediği ve Avrupalı siyasetçilerin de peşinden gittiği politikayı benimsemedi. Avrupalı liderlerin bu politikayı sürdürmesi için tüm baskılarına rağmen, “Bu benim savaşım değil” sözünü defalarca dile getirerek kendi çizgisini ortaya koydu. Yoğun eleştirilere rağmen geri adım atmadı; özel temsilcisi Witkoff’u tam beş kez Moskova’ya göndererek Kremlin ile Beyaz Saray arasında adeta diplomasi trafiği kurdu. Bu temaslar sayesinde önce Alaska’daki kritik yüz yüze buluşma, ardından da dün akşam Washington’daki geniş katılımlı zirve mümkün hale geldi.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’un dün akşam sarf ettiği, “Son iki haftada barış için kat ettiğimiz yol, üç buçuk yılda kaydettiğimizden daha fazla” cümlesi, Trump’ın eleştirilere rağmen ısrarla yürüttüğü diplomatik çabaların barış sürecinde nasıl bir dönüm noktası yarattığının en........
© CNN Türk
