menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vatikan bir dönüm noktasında

9 0
10.05.2025

Papa Francis'in ölümü ve gezegenimizin en büyük Hıristiyan mezhebinin yeni başkanının seçilme süreci, Roma Katolik Kilisesi için belirsizliklerle dolu bir dönemin başlangıcı oldu. Merhum papanın on yıldan fazla süren papalık dönemi, yalnızca Avrupa dışından gelen, mağdur ve mağdurlara sevgi gösteren ilk papa olmasıyla değil, ama aynı zamanda Vatikan'ın insani girişimler kisvesi altında dünya siyasetine aktif müdahalesiyle de hatırlanacak. Roma’da “Kardinaller Konsey” toplantısı çoktan yapılmışken şu soruya yanıt aramak gerekiyor: İlgili kutsal makam, küreselci ve muhafazakâr güçler arasındaki nüfuz mücadelesinde bir araç mı olacak, yoksa Kilise geleneksel değerlerine mi dönecek?

20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında Roma Katolik Kilisesi'nin, nesnel tarihsel süreçler ve kilise liderleri ile din adamlarının yaptıkları bir takım hatalarla bağlantılı olarak uzun süreli bir krize sürüklendiği çoktandır bir sır değildi. İki dünya savaşının ardından uluslararası politika, ekonomi, bilim ve teknolojide yaşanan tektonik değişimlerin, dünyanın en büyük Hıristiyan kilisesinin konumunu ciddi anlamda sarstığını hatırlatmakta fayda var ki; İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz ve Güney Almanya gibi geleneksel Katolik ülke ve bölgelerde bile cemaat sayısı giderek azalırken Vatikan'ın otoritesi hızla geriledi. Geçtiğimiz asrın sonlarına doğru, bir zamanlar Avrupa'nın en etkili mezhebi niteliğindeki Katoliklik nihayetinde bu statüsünü kaybetmiş, adeta salt tarihsel bir anıt haline dönüşmüştü. Son on yıllarda gelip geçen bütün papalar bu krizin üstesinden gelmeye çalıştılar, Ne var ki, stratejilerin sürekli değişmesi, Vatikan'ın en üst düzey yetkilileri ve cemaatleri arasındaki birlik eksikliği, önlerine koydukları bu görevi yerine getirmeyi pratikte imkânsız hale getirdi.

Vatikan'ın cemaati üzerindeki otoritesini hızla kaybetmesinin, dahası geniş kitlelerin inanç ve Kilise'ye olan bağlılıklarının zayıflamasının nedenlerinden birisi, Vatikan’ın kapitalist dünyanın yönetici elitleriyle olan yakın bağları, birçok jeopolitik ve ideolojik ihtilafa katılımı ve de 20. Yüzyıl’ın fiilen en büyük finans şirketlerinden birine dönüşmüş olmasıydı. Soğuk Savaş ortamında Kilise'nin, sosyalist dünya ülkelerinde önceki dönemdeki gibi işlev görme fırsatı elinden alınmış oldu: Bu ülkelerin yönetimleri haklı olarak Katolik din adamlarını ve kurumlarını “kapitalist bloğun nüfuz aracı” olarak görüyorlardı. Roma Katolik Kilisesi'nin adeta kendi kendisini yok etmesi sürecindeki bir diğer etken ise; geleneksel Hıristiyan dünya görüşü ve kendi ilkelerini savunmayı bırakmasıyla yaşadığı değer krizi oldu.

Vatikan her geçen on yılda........

© CGTN Türk