menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayatımız Güzeldir: Aydın olmak, aydın kalmak

26 22
23.10.2025

Ataol Behramoğlu, öne çıkan şair kimliğinin yanında edebiyatın ve sanatın her alanında çalışmalarıyla; dil, felsefe, tarih, sosyoloji ve siyasete uzanan farklı alanda incelemeleri, çevirileri, fikir yazılarıyla üretim alanı epey geniş bir aydın. Şiirleriyle olduğu kadar, yaşama ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle de düşünce tarihinin belleğinde yeri ve izi derin. Okan Toygar’ın hazırladığı Hayatımız Güzeldir adlı nehir söyleşi kitabı, 1960’lı yıllardan bugüne toplumsal mücadelenin içinde yer alan Behramoğlu’nun siyasal kimliğini, duruşunu ve entelektüel yolculuğunu aktarıyor.

Kitabın ismi Ataol Behramoğlu’nun hayatında önemi büyük ve beni çok etkileyen bir kesişimden esinle seçilmiş. “1983’ün son aylarında Barış Derneği davasından sekiz yıl ağır hapis cezası alan Behramoğlu, İspanyol bir işçiye ait pasaportla Yunanistan’a geçer. Niyeti Paris’e gitmektir. Atina’daki bir günlük konukluğu sırasında kendisini oğlu gibi gören şair Yannis Ritsos, adadaki evinden onu görmeye gelir ve Paris’e uğurlarken yaşamı boyunca unutmayacağı şu sözü söyler: “Notre vie est belle!”, yani “Hayatımız güzeldir!”

Ritsos, “hayat” değil “hayatımız” diyerek, çekilen güçlüklere, acılara karşın yaşamını halkının aydınlanmasına adamış tüm devrimcilerin hayatının güzel olduğunu söylemiştir. Bu yüzden, 60’lı yıllardan bugüne toplum adına mücadeleden hiç geri adım atmayan bir düşün insanının siyasal kimliğini anlatan bu kitabın başlığı da “Hayatımız Güzeldir” olmalıydı — ve öyle oldu. Çünkü evet, her şeye karşın, tüm devrimcilerin hayatı güzeldir ve onurludur.”

Okan Toygar kitabın girişinde şöyle diyor: “Kavramların üzerinden konuşmak çok önemli. Kavramları yerli yerine koymadan, üzerinde fikir birliğine varılmadan yapılacak tartışmalar pek anlamlı değil…
Özellikle AKP’nin ısrarlı çabasıyla kavramların içinin boşaltıldığı son on beş yılda “kavramlarda anlaşmak” konusu daha da önem kazandı.“ Bu benim de sıklıkla üzerinde durduğum bir tespit. İçinde bulunduğumuz kesif karanlık ve adaletsizliklerle yüklü dönemi iyi kavramak, daha da önemlisi mücadele hattını doğru kurgulayıp yönetmek için, kavramların özüne dönmek şart. İkinci Yüzyılın Eşiğinde İçi Boşaltılan Cumhuriyet ve Laiklik kitabımın omurgası da bu sorgulama üzerine kuruluydu.

Bugün, tarihsel, toplumsal ve nesnel bir bütünlük içinde değerlendirme yaparken, özellikle tüm birikimi, kültürel zenginliği ve devrimci pratiğiyle 68 kuşağını iyi tanımaya ve........

© Birgün