Etna patlarken
Zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Yaşadığımız coğrafyanın kaderi, şüphesiz, zengin ve kadim kültürel birikiminin kuşaklara aktarımını sekteye uğratan güç savaşlarının etkisinde, tarihsellik içinde ideolojik çatışmalardan da nasibini alarak şekilleniyor. Emperyalizmin kendi çıkarı uğruna çok iyi yönettiği bu genetik, savaşlar ve yenilgilerle sınanıyor. Zengin kaynaklar, bilimden uzak, aydınlanmaya toptan karşı iktidarların elinde büyük bir sömürüye; bu sömürüyü taçlandıran ayrımcılık, baskı ve zorbalığa dönüşüyor.
Özellikle son dönemde, bu birikimin ülkemiz üzerindeki etkilerini, hemen hepimizi her anlamda sıkıştıran biçimde bireysel olarak da hissediyoruz. Ayakta kalma savaşı verirken, temel haklarımızdan başlayarak boğazımıza yapışan o cendere, gelecek kaygısına dönüşerek yakamıza yapışıyor. Ters kelepçe oluyor bazen! Var oluş mücadelesi içinde sevdiklerimiz için endişe etmekten bitap düşüyoruz. Her gün yüreğimiz kabarıyor. Hep dalgalanıyor, bir türlü durulamıyoruz. İçimizde volkanlar patlıyor.
Böyle bir sıkışmışlık içinde biraz nefes almak, biraz kendimi dinlemek ve tazelenmek için geçtiğimiz haftalarda, sevgili Serra Yılmaz’ın eşlik ettiği dört günlük bir kültür gezisine çıktım.
Etna, ben döndükten birkaç gün sonra patladı. Sicilya’nın güneşli sabahlarını, limon ağaçlarının gölgesini ve taş sokaklardaki yansımalarını geride bırakmıştım. Denizin “bakış seken mavisini”, terakota küplerden baş veren sardunyaları, starliçeleri, geniş gövdesiyle derinlere kök salmış ve hayatı hiç bırakmayacakmış gibi göğe kol uzatan devasa ağaçları, geceye karışan baş döndürücü kokuları aklıma kazımaya çalışarak adımladım Sicilya’yı.
Doğa, sanki ön göremediğim bir final perdesi sahneliyormuşçasına; ne balık pazarının sabah telaşına ne de Etna’nın volkanik siyah toprağından yeşeren bağların dinginliğine doyabildim. Piano Piano Toscana’nın kurucusu Gülşen Lâleoğlu’nun her anını planlayıp güzelleştirdiği bu dört kısa güne yeni dostluklar, lezzetler ve neler neler sığdırdık.
Mutsuzluğun, karamsarlığın tedavisi anlarda saklı. Anlar, şimdi güzel anılar oldu; geride kaldı bile.
Siracusa’da, yüzyıllar boyunca insanlığın trajedisine tanıklık eden antik bir tiyatronun taş basamaklarında oturmuş, Sophokles’in Oidipus Kolonos’ta adlı oyununu izlerken — anları özenle........
© Birgün
