‘Atıf abi’ 100 yaşında
Sinemaya adım attığım yıllarda ilk tanıştığım yönetmenlerden biriydi Atıf Yılmaz. Nezaketi, dudaklarından eksilmeyen muzip gülümsemesi ile hayranlığımı kazanıvermişti daha ilk buluşmamızda. Sevgili Arif Keskiner’in ‘Çiçek Bar’ının müdavimlerinden biriydi. Sinemamızın büyük yıldızlarıyla ve genç yönetmenlerle paylaşırdı masasını. Esprileri ile masayı kahkahalara boğardı. Yeşilçam’da ‘Atıf abi’yi sevmeyen yoktu ki zaten… Bu büyük sanatçıyla bir filmde çalışma şansım oldu. Müjde Ar’la Tarık Akan’ın başrolleri paylaştığı ‘Deli Kan’ sanat yönetmenliği yaptığım ilk filmdir. Gençlik yıllarında bir süre Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gören Yılmaz’ı (sevgili eşi Deniz Türkali hep Yılmaz diye seslenirdi ona) İstanbul’un aydın çevrelerinde de sevmeyen yoktu. Yaşar Kemal’den Ara Güler’e, Kemal Tahir’den Duygu Asena’ya, Onat Kutlar’dan Vedat Türkali’ye o kadar çok dostu vardı ki (Ne yazık, bugün hiçbiri aramızda değil)… Bu özelliği onu sanat dünyamızın başlıca figürlerinden biri haline getirmiş, oto-didakt bir yönetmen olarak zirvelere tırmanmasına neden olmuştur.
Filmleri içinde çok sayıda edebiyat uyarlaması olmasının nedenlerinden biri İstanbul ‘entelijansiyası’ ile içli dışlı olmasıdır herhalde. Yakın dostlarından biri olan Vedat Türkali’nin ve çocukları Deniz ve Barış’ın Yılmaz’ın sinema kariyerine olumlu etkileri olduğu tartışma götürmez. Deniz, bazı filmlerine oyuncu, senarist ya da asistan olarak katkı verirken, Barış Pirhasan Yılmaz’ın bazı filmlerinin senaryosunu yazdı. Bir dönem Halit Refiğ ve Metin Erksan’ın başını çektiği ‘Ulusal Sinema’ akımına yakın dursa da, onların düşman bellediği ‘Sinematekçiler’le bağını hiç koparmadı.
Farklı temalar ve türler arasında gezinmeyi seven bir yönetmendi Atıf Yılmaz. Köy filmlerinden kent filmlerine, melodramdan komediye, toplumsal gerçekçi filmlere ve kadın özgürlüğünü savunan filmlere, tamı tamına 111 (kimi kaynaklara göre 112) filmlik bir filmografi. Dünya sinemasında az yönetmen vardır bu üretkenlikte. Elbette,........
© Birgün
