Bir tıkırtı...
“Arap vatandaşları yatıştırmak için bir şeyler yapmalıyız. Aynı şekilde, Batı Şeria Araplarını düşman edinmeye de gerek yok; bir tek şeyden emin olalım, yeter: Oldukları yerde kalsınlar. Batı Şeria'nın ilhakından sonra onlara vatandaşlık ve medeni haklar verilmesinde bir sakınca yok, yeter ki hükümette gerçek bir güç elde edemeyeceklerinden emin olalım. Yani 'politika yapıcı' yurttaşlar olarak değil, tüketici olarak kalsınlar. Her şeyin tüketicisi olsunlar! Bu onları sessiz tutacaktır.
Ancak asıl sorun komşu ülkelerdeki kamplarda yaşayanlar. Artık var olmayan kasaba ve köylere geri dönmek istiyorlar. Prensipte bu fikre katılsak bile, artık var olmayan ve restore edilemeyen bir dünyanın hayalini kuruyorlar. Geri dönseler bile aradıklarını bulamayacaklar. Ama inatçılıkları ölmeyecek; bunu çocuklarına ve torunlarına aktaracaklar.”
Moshe adlı genç adamın büyükbabası, 1960’ların Ortadoğu’sunda gelecek planları yapıyor. İsrail devletini Araplardan 'korumak' için bir servet harcayıp projeler geliştiriyor, iptal edip başka projeler geliştiriyor. Nihayet yüzyılın sonuna doğru, bir 'görünmez duvar' projesiyle kendince sorunu çözüyor: İsrail'in etrafı, görünmez bir elektronik duvarla çevrilecek. Tüm İsrailli Yahudilere ve İsrail devletinin kabul edeceği 'goyim'lere (Yahudi olmayanlara) bir çip takılacak, böylece bu kişiler görünmez duvarlarla kuşatılmış topraklara rahatça girip çıkabilecek. Bu sayede, hem İsrail'in onaylamadığı hiç kimse bu görünmez sınırlardan geçemeyecek, hem de dikenli teller ve gerçek duvarların can sıkıcı görüntüsüyle Araplara propaganda şansı verilmemiş olacak.
***
Bize bu hikâyeyi, The Key (Anahtar) adlı........
© Birgün
