Altına kanlı hücum!
Adamımız Serseri (The Tramp, Chaplin’in ‘Şarlo’ filmlerindeki karaktere genellikle verilen isimdir), Alaska’da, Yukon ve Klondike nehirlerinin kuzeyinde çok miktarda altın bulunduğunu duyan başka onbinlerce insan gibi, kendini Alaska’nın karlı buzlu dağ yollarına vurmuştur. Donarak, açlıktan veya yorgunluktan ölme, kurtlara veya ayılara yem olma gibi tehlikelerle dolu bu yolculuğun zorlu bir aşamasında, ahşap bir barakaya sığınır. Barakada, otoritelerin peşinde olduğu Black Larsin adlı korkunç haydutla karşılaşır, ama onun kim olduğunu bilmemektedir.
İki adam barakayı paylaşamayıp komik kavgalar yaparlar. Bu sırada, epey zengin bir altın damarı bulduğunu düşünen Big Jim adlı madenci de barakaya sığınır. Komik şanssızlıklar, açlıktan ayakkabı pişirip yemeler, yamyamlığa atılan minik adımlar ve kavgalardan sonra grup dağılır.
Big Jim’i kürekle bayıltıp altınlarına el koyan Black Larsin, bir çığ felaketinde ölür. Serseri’yse, altın bulamamış olmanın verdiği umutsuzlukla, yakınlardaki bir madenci kasabasına gider. Buradaki meyhanede şarkı söyleyip dans eden Georgia’ya aşık olur. Ama hiç parası yoktur.
Bu sırada, Larsin’in saldırısıyla belleğini yitirmiş olan Big Jim, kasabada Serseri’yle karşılaşınca onu anımsar. Jim’in altın damarını yeniden bulması için sığındıkları barakaya gitmesi gerekmekte ama yolu hatırlamamaktadır. Serseri’nin yardımıyla barakayı bulur. Barakanın kar fırtınasında yerinden uçması gibi bazı komik talihsizliklerden sonra, Big Jim’in ‘altın dağı’na ulaşırlar. İki arkadaş artık zengindir.
Alaska’dan ‘medeniyet’e dönen bir gemide, Georgia’yla Serseri tekrar buluşurlar. Gemi mürettebatı Serseri’yi fakir ve kaçak yolcu zannedip kötü davranır. Ama sonra çok zengin olduğu ortaya çıkar, böylece film ‘mutlu son’la biter.
***
Charles Chaplin’in 1925’te yaptığı Gold........
© Birgün
