Kim, kimi inandırabilecek?
Politik liderler geçen sonbahardan bu yana beklenmedik ya da geçmişlerini yok sayan politik hamleler yapıyorlar. Bir yıl önce söylediğinin tam tersini söylemeye başlayan liderlere, birbiriyle kanlı bıçaklıyken “biz aslında ezelden beri kardeşiz” demeye başlayanlara bakıp, ne olup bittiğini, neden böyle yapmaya başladıklarını anlamaya çalışıyoruz.
En yaygın kanaat, felaket filmlerinin ana temasından öte değil. Olmakta olanları yaklaşan “felaketin” hepsini silip süpüreceğini fark edenlerin aralarındaki sorunları bir yana bırakıp, hayatta kalabilmek için birbirlerine tutunmalarına benzetenler az değil. Bu kanaati beklenmedik siyasal hamleler yapan liderler de besliyorlar. Şimdi böyle yapmamın nedeni, hepimizi daha büyük bir yıkımdan korumak teması, çoğunun söylediklerinin satır aralarından sızıyor. Liderler, “hepimizi korumayı amaçlıyorum” demeye getirseler de her birinin aslında kendisinin (ve grubunun) can derdine düştüğünü öne sürenler var. Sanki örneğin RTE’nin var kalabilmek için PKK- Öcalan’a tutunmak zorunda olduğu ve tersinin de doğru olduğunu savunanlar var.
Farklı gibi görünse de aslında ilkiyle ilişkili olan ikinci bir kanaat daha var. Her liderin bu çalkantılı dönemi kendi lehine fırsata çevirerek olağan bir dönemde elde edemeyeceği kazanımların peşine düştüğünü düşünenler de az değil.
İki kanaatin de doğru olduğunu kabul edersek, liderlerin kendilerini büyük bir açmazda hissettiklerini anlayabiliriz. Açmazdan kastım, liderlerin kendilerini mutlaka bir hamle yapmak zorunda oldukları ve yapacakları hamlenin de ya kesin galibiyet ya da kesin........
© Birgün
