Köprüyü kiralatmam!
AKP iktidarının hukuksuzluklarını, başta CHP olmak üzere toplumsal muhalefete yönelik operasyonlarını konuşurken, özelleştirme tartışması beklenmedik bir şekilde yeniden gündemimize girdi.
Aslında bu gelişmenin isabetli olduğu da söylenebilir. Çünkü AKP-MHP ittifakının kurmaya çalıştığı yeni rejimin bir temel dayanağı baskıcı, otoriter, mezhepçi, laiklik karşıtı bir programın dayatılmasıdır. Öbür taşıyıcı kolonu da emek karşısında sermayeyi kollayan, yurtdışından gelecek fon akımlarına yani finans kapitale bel bağlayan, özelleştirmelerden medet uman, böylelikle iş çevrelerinin desteğine mazhar olan bir yaklaşımdır.
Özelleştirmelere hem insanın doğasının menfaate, kar dürtüsüne, rekabete eğilimli olduğuna inanan bir zihniyete sahip oldukları için sıkı sıkıya sarılıyorlar. Hem de özelleştirme, kamu varlıklarının bir defada satışına dayanan, büyük montanlı nakit akışı yaratan; pazarlığa, avantaya, rüşvete açık bir süreç gerektirdiği için işlerine geliyor. Ayrıca, böylelikle kamunun eğitim, sağlık, yurt, beslenme gibi sosyal sorumluluklarından sıyrılması başta gençler gelmek üzere bu hizmetlerden yoksun kalan insanların mecburen tarikatlara, cemaatlere, iktidarın yandaşlık ağlarına yönelmelerine kapı açıyor ki, bu kurgu da iktidar koalisyonunun organik kadrolarının temelini oluşturuyor.
Özelleştirme konusunun gündemde yer almasına ilk katkı beklenmedik bir yerden, “Bugünkü aklımız olsaydı, elektrik ve doğalgaz dağıtımını özelleştirmezdik” sözleriyle Ali Babacan’dan geldi. Şu ana kadarki 71,6 milyar dolar özelleştirmenin 63,4 milyar dolarının AKP döneminde gerçekleştiği Özelleştirme İdaresi’nin sitesinde yer alıyor. Türk Telekom, Erdemir, Tüpraş, Petkim başta gelmek üzere stratejik kamu işletmelerinin elden çıkarılması da büyük ölçüde Ali Babacan’ın ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı dönemine denk düştü.
O zamanlar da kamucu iktisatçılar elektrik, doğalgaz, su dağıtımı, iletişim, demiryolu, denizyolu, metro taşımacılığı gibi doğal tekel niteliği taşıyan alanlarda özelleştirmeye gitmenin sakıncalarına dikkat çektiler. Ancak, “Özel sektör neylerse güzel eyler” saplantısının geçerli olduğu, “küresel trendler”, “ekonominin gerçekleri” gibi ezberlere sığınıldığı bir dönemde dinozorlukla suçlandılar. Tüm bunlara karşın, Ali........
© Birgün
