Modern zamanda “yedi ölümcül gün”
Yemeyeceği yiyeceği, giymeyeceği giysiyi, binmeyeceği taşıtı, oturmayacağı konutu, alışveriş yapmayacağı platformu pazarlayan, sermayenin ekmeğine yağ sürmekten kaçınmayan, dünyada olup biten onca şey dururken en hassas duyarlılığı banka hesabındaki hareketlilik olan insanlara saygı duymakta güçlük yaşıyorum. Bu insanların kimi kurnaz reklamcılarla ilişkisi kaybeden tarafın olmayacağını bildiğimiz sıkıcı bir masa tenisi müsabakasına benziyor. Sözde halkın yararına düzenlenen bu müsabakanın biletleri hep pahalı, neresinden bakarsak bakalım izleyici için vakit ve nakit kaybı. Müsabakanın saçmalığını idrak edenler, harcamalarının kontrolünü ele alıp müsabıkları sorgulayıp eleştirenler sermayenin hiç ama hiç işine gelmiyor. Sermeye doğal kaynakları sömürdüğü yetmezmiş ve doğa savunuculuğu maskesiyle insanlara yeni harcama kalemleri icat etmezmiş gibi genç insan kaynağını da sömürmeyi iyi biliyor. Modern zaman köleliliğini bir şekilde tadacak olan yüzbinler okul sıralarında onurlu ve refah bir geleceğin umuduyla akıl yürütüp dirsek çürütürken onları yönetecek patronlar çoktan belirlenmiş, ellerini ovuşturuyorlar, kurumsal kadrolarını oluşturmak için gün sayıyorlar. Eğriye eğri demek pahalıya mal olsa da -öğrenci, akademisyen, işçi, memur, ücretli, sanatkâr, zanaatkar- toplumun her kesiminden mevcut çelişkilere dikkat çeken insanlar çıkıyor. İmkanlarını toplumu ileriye taşıyacak, kolay ulaşılabilir kültür sanat faaliyetlerine değil de ayrışmaya, çatışmaya, kavgaya özendiren projelere akıtan, yetmiyormuş gibi cehaleti parlatan kişi ve kurumların saygınlığı, düşünüp üreten insanların vicdanında yok hükmündedir. Öyle de kalacaktır.
Bugün bahsedeceğim kitap insan kaynağına odaklanmak yerine kazancını önemseyen ihtiraslı düzenin karanlık yönüne ayna tutan bir grafik roman, YEDİ ÖLÜMCÜL GÜN. Yaratıcısı yazar, çizer ve tasarımcı Turgut Yüksel. Yüksel, çocuk ve yetişkinler için yirmi iki kitaba imza atmış, radyo programcılığı yapmış, kültür, kent ve tasarım konularında üniversitelerde dersler veren çok yönlü bir sanatçı. Desen Yayınları tarafından Eylül ayında yayımlanan kitabında okurlarına bir beyaz yakalının yedi gününü anlatıyor. Rutinlerin boğucu etkisi karşısında insan ruhunun güçlü, karmaşık ve tehlikeli yönlerini gerçeklik/gizem ekseninde irdeliyor. Bugün, kitabın arka kapak metnini sizlerle paylaşıp sözü eserin sahibine bırakmak istiyorum. Sanatçının sorularıma vereceği cevaplar çizgilerinin yalınlığına zıt bir derinliğe sahip olan hikâyesi hakkında kitap severlere fikir verecektir.
“Büyük bir şirket, bir grafiker, yedi gün, kirli işler, her gün aynı şeyler, aynı duygular, aynı ölümler, tuhaf bir varlık, seri katil mi?hayal mi? gerçek mi?”
BK: Arka kapak yazısı içeriği öyle güzel özetliyor ki mevcut sırayla ilerleyecek olursam İstanbul gibi bir metropolde, ağırlaşan yaşam koşullarında grafikerlik yapan bir beyaz yakalının yaşamına odaklanma fikri nasıl oluştu? Yaşamına odaklandığımız genç adamı haftanın her günü toplu taşımada, ofiste, kahve molasında ve -bence kurguyu lezzetli hale getiren bir unsur olarak- yangın merdiveninde görüyoruz.........© Birgün





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d