Kimin dediği olacak?
Modern insanın doğayla savaşı kıyasıya devam ediyor. Galip çıkamayacağı bu savaşta şimdilik teknolojisini kullanarak gösterişli cephelerde müphem zaferler kazanıyor. Aynı modern insan kendisine sürekli yetersizliklerinin hatırlatıldığı sanal dünyada bedenine ve isteklerine abartılı biçimde odaklanıyor. Yemeğine atacağı tuza, çiçeğine vereceği suya, çocuğuna söyleyeceği söze kendi iradesiyle karar vermek yerine otuz saniyede yaşamı, kırk saniyede insanı anlatan tutarsız içeriklerden medet umuyor. Yetmezmiş gibi kendisine birer tıkla aşk ve kariyer rotaları çiziyor. Seçenekler ve fırsatlar alemi bir yana dünya üzerinde 800 milyon insan hala sağlıklı içme suyuna erişemiyor! Doğal kaynakların kıyılarına yerleşip iştahla inşa ettiğimiz uygarlığımız mabadına çiçek oturtulmuş kurbanlıklar gibi ihtiraslı yöneticilerin ve cehalet tacirlerinin tezgahını süslüyor! Bu durumda boş vermişlik akıntısına kapılan milyonlarca ölü balıktan biri mi olacağız yoksa akıntıya karşı yüzerek canlılığımızı mı koruyacağız? Gözleri ışıl ışıl parlayan, öğrenmeye hevesli, vicdanlı, akıllı, capcanlı çocuklar yetiştirme amacı her yaşa düşen sorumluluklarıyla beraber umutlu ve tebessüm yüklü bir amaç Ailelerin ve eğitimcilerin eğitimi ise yürütülecek tüm süreçlerin kilit taşı. Milli eğitim şaibelere gark olmuşken, medya halka saçmalık pompalamaya devam ederken, sermaye o saçmalıkların reklam kuşaklarında boy göstermekten geri durmazken hiçbiri yetmiyormuş gibi içi boş fenomenler fikir önderliğine soyunmuşken, sayılı kurum ve bir avuç ilkeli insan kötü gidişata dur demek için harekete geçiyor. Türlü tehdit ve baskılara rağmen ayakta kalma mücadelesi veriyor. İç dünyamızı sevgi ve sanatla zenginleştirmedikçe, temizliğe kendi kapımızın önünü süpürmekten başlamadıkça, komşumuzun halini hatırını sormayıp çocuğumuzun başını okşamadıkça, nitelikli eğitimcilere, yılmaz emekçilere hak ettikleri saygıyı göstermedikçe mutlu toplumdan, aydınlık gelecekten bahsetmek zorlaşıyor. Bir çocuğun ruhunu ve hayallerini yaralayan koşulları kimler yaratıyor, kimler ortadan kaldırmaya çalışıyor? İçinde bu sorunların cevaplarına dair anlamlı satırlar yakaladığım bir romandan bahsetmek istiyorum.
‘Performans sanatı olarak öğretmenlik’, ‘Öğretmen eğitiminde inanç ve kimlik gelişimi’ alanlarında araştırmaları bulunan Kemal Sinan Özmen BABAMIN SANDIĞI adlı romanında 1980 darbesiyle dağılan bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Ailenin en kırılgan ferdi, sınavlarında gösterdiği başarı nedeniyle........
© Birgün
