menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Son Cumhuriyetçi”nin hüsranı

15 0
27.09.2025

Mussolini’nin ahtapot gibi yayılan kolları tabii ki İstanbul’a kadar uzanmıştı. Faşizmin yaygınlaştırılması için İtalya kökenli cemaatlerin ve İtalyan eğitim kurumlarının olduğu her yerde beyinler yıkanmaya başlamış, milliyetçi propaganda kendini gurbette hissedenlerin can simidi haline gelmişti.

Tam da o dönemde yetişmekte olan Levanten babam faşist öğreti çerçevesinde mühim bulunan vücut fetişizmine kendini kaptırmış, sportif, atik ve çevik olmaya kendini adamıştı. Kaslı ve ölçüleri yerinde bir beden gördüğü anda, mevzu bir erkek vücudu olsa da onu takdir etmekten geri durmayışını, sanki kafasında asaletle harmanlanmış bu estetik fetişizmine dayandırırdım.

Mevzu evrensel bir güzellikti ve muhakkak ki Naziliğin Ari ırk teorisiyle de örtüşüyordu; ancak seneler içinde bu tavrının eşcinsellikle bir alakası olabileceğini de düşünmeye başlamıştım. Coğrafyamızda bilhassa erkeklerden müteşekkil gruplar arasında “ibnelik”le ilgili espriler gırla gitse de sanki babamın laflarında mazisindeki bazı yaşanmışlıkların teferruatlı ifadelerini yakalıyordum.

Kendini çok sportif, üstelik hâlâ formda sanan ABD Başkanı Donald Trump’a dair bu yöndeki yorumlar da son zamanlarda ayyuka çıkmış vaziyette. Genç, iri yarı, kaslı ve erkeksi birini kameralar karşısında tanıtırken hoş, yakışıklı, çekici gibi sıfatlar kullanmaktan asla çekinmediği, hatta bakışları, çehresindeki genel ifade ve vücut diliyle dışa vurulan heyecanını gizlemediği kesin.

Ya her fırsat bulduğunda, bir kadına yapıldığı takdirde sarkıntılık olarak algılanabilecek hareketlerle fiziksel temastan da kaçınmaması manidar değil mi? Acaba ilerlemekte olan demansından ötürü bazı normlara uymamasına artık alışmalı mıyız?

Oysa zat-ı muhteremleri, cinsellik hususunda bilhassa Epstein’le teşrikimesaide bulunurken fazlasıyla hoyrat davrandığı tahmin edilse de, sofu Hristiyan Evanjelist doktrini kapsamında eşcinselliğin lanetlendiği, bilhassa trans bireylerin her türlü kötülüğün anası sayıldığı kültümsü rejimin lideriydi.

Din ve aile değerlerini sansasyonel propagandayla mütemadiyen empoze eden gericilerin cinsel fantezilerini serbestçe yaşayamamalarından dolayı, kamuflaj amaçlı çoluk çocuğa karışmak suretiyle muhafazakâr bir imaj peşinde oldukları söyleniyordu.

İşin zaten garip tarafı, geçenlerde suikaste kurban gitmiş Charlie Kirk’ün Nazi zirvelerine öykünen cenaze töreninin tertiplendiği Glendale’deki dahil, Trump’çı MAGA’ların topluca bulunduğu toplantılarla hemzamanlı şekilde LGBTQ mobil ağ uygulaması Grindr’ın tam da o mıntıkalarda çöktüğü tespit ediliyordu.

ABD Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi üyelerinden Adam Kinzinger’ın da Trump’ın gözbebeği olduğu yıllarda Başkan’ın flörtçü muamelesinden muaf tutulmadığı malum. İcraatlarını övüp Adam’ı muhtelif iltifatlara boğduktan sonra bir basın toplantısında Trump’ın ona dair cümlelerini resmen “Üstelik yakışıklı!” ifadesiyle bitirdiğine şahit oluyoruz.

Lakin 2020’de Cumhuriyetçi Parti seçimi kaybedip, Trump seçimlere Demokratlar tarafından hile karıştırıldığı iddiasıyla sonucu kabul etmediğini ilan edince aralarındaki “aşk” aniden sona ermişti. Sebebi Adam Kinzinger’in bu saçma sapan tezi kesinlikle desteklemediğini açıklaması ve partinin ileriye bakıp hezimete sebep olan hatalarını telafi etmeye konsantre olması gerektiğine dair tavrıydı. Üstelik Adam birtakım çapulcunun 6 Ocak 2021 ABD Kongre Binası baskınını da lanetleyince Trump’la Cumhuriyetçi Parti’nin kara koyunu haline geldi ve siyasi kariyeri adım adım, resmen söndürüldü.

Son Cumhuriyetçi (The last Republican) filmin jönü Adam hakkında gayet teferruatlı, biyografik bir belgesel. 2024 ABD yapımı 90 dakikalık filmin yönetmeni Steve Pink geleneksel televizyon belgeseli formatını kullansa da ortaya çıkan cilalı netice MAGA mantalitesine dair ziyadesiyle aydınlatıcı.

Dünya prömiyerini geçen seneki Toronto Uluslararası Film Festivalinde gerçekleştirdikten sonra hem ABD’de hem de dünyanın çeşitli ülkelerinde gösterilen çarpıcı belgesel Trump rejiminin zalimliğini bir kez daha afişe ediyor.

Cumhuriyetçi bir ailede, Cumhuriyetçi prensiplere idealistçe inanarak büyümüş Adam’a, filme adını veren “Son Cumhuriyetçi” ifadesinin münasip görülmesinin sebebi, Adam’ın da dediği gibi kendisi sadakatte sabitken, partisinin bilinen ilkelerinden uzaklaşarak değişmiş olması.

Zaten basireti bağlanmış gibi görünen partideki gelenekselcilerin agresif MAGA’cılardan en iyi ihtimalle ürkmüş, dolayısıyla sinmiş olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Trump ve ekibi ülkeyi bölüp nefret tohumlarını her fırsatta, üstelik dünya çapında ekerken Adam Kinzinger’ın ABD ordusunda yararlık göstermiş olması da fayda etmedi. Eleştiriye tahammülü olmayan Trump onu dışladıktan sonra hayatı nerdeyse bir kâbusa dönüştü, ofisine aralarında öldürüleceğini bildirenler dahil binlerce tehdit telefonu edildi, asistanlarının ruhsal dengesi sonu gelmeyen saldırgan aramalardan dolayı altüst oldu. Eşi ve yeni doğan bebeğiyle yaşadığı ikametgâhı güvenlik kuvvetleri tarafından korunmaya başlandı.

Üniversitesiyle meşhur Bloomington’da oturan ebeveyni de bu hastalıklı bakış açısının kurbanı oldu, bazı akrabaları bile onlarla görüşmeyi kesti.

Ne de olsa her fırsatta ortalığı velveleye veren, saçma sapan argümanlara dayanarak yaygara koparan, hedef göstererek linç kültürünü alevlendiren bir iktidarla cebelleşmek durumundaydılar.

Adam’ın, provokasyonlara gelerek onu yok etmek isteyenleri çocukça bir öfkenin, kabile zihniyetinin kurbanı olarak görmesi, galeyana gelen kösteklenmiş ve örselenmiş güruhun negatif enerjisini fazlasıyla üzerinde hissetmesi boşuna değil. Gün gibi belli hakikatleri inkâr edemediği gibi Cumhuriyetçi olup tavır alamayan parti arkadaşlarını korkaklıkla itham etmesi de manidar.

Ne de olsa 6 Ocak 2021 Kongre binası saldırısı hakkında, Adam’ın da aktif olarak yer aldığı mahkeme süreci nihai olarak beklenen sonuçları veremedi; üstelik isyan seviyesindeki hadisenin Trump tarafından koordine edildiği ve planlı olduğu da kanıtlanmıştı.

Lakin Trump tekrar yönetime gelince daha önce suçlu bulunan çapulcular aklandı ve serbest kalınca bazıları yeniden suç işlemeye bile başladı; fakat bu gidişle aşırı sağcı rejim ideolojisine uyularak 6 Ocak millî bir destana dönüştürülürse şaşırmamak gerekir (Ya Charlie Kirk’ün aziz ilan edilme hezeyanlarına ve suretinin madeni dolarlara basılma projesine ne demeli?).

Kongre binasında en büyük mağduriyeti kongre üyeleri bir yana, bilhassa 174 adet yaralı polis memurunun yaşadığı düşünülürse, güvenlik paranoyasıyla kavrulan MAGA hareketinin riyakârlığı ve çifte standartları böylece ortalığa saçılmış oldu; demokratik değerler ve adalet külliyen çöktü. Üstelik dört polisin hayatı ilerleyen aylarda intiharla sona erecekti.

Bugün ülkede haydut görünümlü anonim ICE fertleri tarafından yürütülüp dehşet saçan, göçmenlere yönelik cadı avının önü de böyle açılmadı mı?

“Üstün” beyaz ırkın iktidarında, din güdümlü bir ABD’nin envaiçeşit göçmenlik kökleriyle tezat oluşturduğu kesin. Ruhsal dengelerinden tamamıyla yoksunmuş gibi görünen........

© Bianet