Bir gün Akkuyu da hedef olabilir mi?
İran'ın nükleer santrallerine yönelik bombardıman insanların bir yandan İran halkı için bir yandan da kendileri için endişelenmesine yol açıyor. Herkes "Bu nereye varacak?" sorusuna yanıt arıyor. Çernobil ve Fukuşima gibi iki olay hafızalarda yerini korurken üç nükleer tesisin birden vurulması endişeleri de haklı çıkarıyor.
Enerji konusunda bilgisine güvendiğim gazeteci dostum Özgür Gürbüz nükleer konusunda sıkça uyarı yapar geçmişten beri. Öncelikle onu aradım, "Bu tesislerin vurulması ne demek? Sonucu ne olabilir?" diye. Özgür, vurulan tesislerin santral değil zenginleştirme tesisleri olduğunu, tesislerde aktif bir nükleer reaksiyon olmadığı için tehlikenin öncelikle bölgesel risk taşıdığını anlattı. "Asıl risk nükleer santrallarda. Santrallar hedef alınırsa ki İran'da çalışır durumda bir nükleer reaktör var (Buşehr), kontrolden çıkacak bir reaksiyonu durduramayız. Ama İran'a yapılan saldırılarda hedef alınan tesisler uranyum zenginleştirme tesisleri, araştırma merkezleri. Bir de ağır su reaktörü ve ağır su üretimi yapılan tesis var, o da henüz yapım aşamasında. Nükleer silah üretmek için ağır su reaktörleri aslında çok daha uygun" diyor.
Hindistan, Pakistan ve İsrail de ağır su reaktörleri kullanarak nükleer silah üretmişler. İsrail'e bu konuda en büyük katkı, Fransa, İngiltere, Norveç'ten gelmiş, elbette ABD himayesinde.
Peki vurulan tesislerden oluşabilecek hiç risk yok mu? Elbette var üstelik öyle küçümsenecek bir risk de değil. Burada sorun sadece uranyum değil ciddi bir kimyasal süreçten bahsediyoruz ve bombardıman sonucu radyolojik ve kimyasal kirlilik kaçınılmaz. Tesiste ve yakınlarında olanların uranyum heksaflorür gibi bazı maddelerin solunumu ciddi sorunlara yol açabilir. Atom Enerjisi Ajansı söz konusu tesislerin dışında risk olmadığını açıklıyor. Yeraltında neler oluyor bimiyoruz.
Uranyum zenginleştirilmesi için gaza dönüştürülen ve sentrifüj silindirine yerleştirilen uranyum, yoğunlaştırılmaya alınıyor. Bu aşamada kütlesi ağır olan U-238, silindirin dışında kalırken U-235 merkezde toplanıyor. İşlemin ardından rafine edilmiş az miktarda uranyum 235 elde ediliyor. Ancak konsantrasyonu arttırmaya devam etmek için işlemin tekrar tekrar yapılması gerekiyor.
Elde edilen zenginleştirilmiş uranyum silah yapılabilmesi için yüzde 80'lik bir saflığa ulaşmak gerekiyor. İran'ın henüz yüzde 4,5 saflığa erişmiş olduğu varsayılıyor. (UAEA ` olduğunu söylüyor hatta fordo'da oranında zenginleştirilmiş uranyum olduğunu bile açıklamıştı)
Aklıma takılan sorulardan biri de Türkiye'nin nükleer merakıydı. Özgür'e "Peki Türkiye de nükleer santral yaptığı zaman bu şekilde hedef haline gelecek mi?" diye sordum. "Elbette, bu bir çılgınlık ama böyle bir risk oldıuğunu yıllardır söylüyorum" dedi.
Akkuyu yapılırken santrali yapan Rosatom uçak düşmesine bile dayanır tarzında açıklamalarda bulunuyordu. Dün ise Rosatom Genel Müdürü Likhaçev, Buşehr........
© Bianet
