menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Göçebe medeniyet kuramaz ancak onu sağar

44 46
15.11.2025

Tarih cahili olmak, hele ki yöneticilerin olması başa büyük beladır. Diğer başbela ise tarihi siyaset, ticaret, sömürge ve dini çıkarlara kurban edenlerdir. Avrupalılar, tarihi Yunan ve Roma’yı çıkış noktası alarak, arabayı atların önüne bağlar. Zira henüz Yunan ve Roma yok iken binlerce yıldır var olmuş medeniyetleri, devletleri ve eserlerini yok saydılar veya onlardan soyut varlıklar olarak bahsettiler. Yunan ve Roma’nın tüm eserleri, şehirleri, tarımı, sanayisi, devlet örgütlenmesi, asayiş kuralları, felsefe ve en önemlisi bu medeniyetlerin lisanı ve alfabesinin onlardan önce var olmuş kadim uygarlıklara ait olduklarını cahil tarihçiler bilemedi ama bilen habis tarihçiler bu hakikati her daim gizlediler. Büyük Tufan sonrasında herkes Nuh’un zürriyetinden geldiyse ve Tufan’dan sonra tüm peygamberlerin soyu Hz. Nuh’a isnat ediliyorsa, bu nesep neden sadece Sami’ye bağlanır.

Hz. Nuh’un soyundan olmayan Hint-Avrupalı ırk, o vakit buralı değil sonradan paraşütle indirilmiş olmalı? Peki, neden diller Sami ve Sami olmayan olarak taksim edilir? Babası Nuh İngilizce, annesi Almanca, kardeşleri Moğolca, karıları Fransızca mı konuştu? Hepsi aynı baba ve annenin dilini öğrenmedi mi? O vakit neden Nuh-i lisanı değil de Sami veya Hint-Avrupalı Ari dili? Bu safsata ve yalanların devam etmesine üniversitelerimiz, hocalarımız neden izin verir? Çünkü donanımlı değiller. Çünkü Batı’dan ithal edileni sorgulama yetiğine sahip değiller. Çünkü kolaycılık, kopyacılık, intihalcilik yorulmayı gerektirmez. Çünkü diploma pazarlarının olduğu ülkelerde karar mercileri vicdanlı, kaliteli bilim adamlarından teşekkül olmaz.

Bu tablonun, eylül ayında temcit pilavı gibi tekrar malum mahlûk Netanyahu tarafından gündeme getirilen, 1880’li yıllarda Kudüs’te (Yar-i Selam, Yar-i Şalom, Jerusalem) bulunan bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde olan bir tablet için vereceği bilimsel bir yanıtı olmaz. Yok, efendim İstanbul’a getirildiği 1882’de Filistin “Osmanlı toprağıymış, kendi toprağımızdan çalınmasın diye başkentteki imparatorluk müzesine getirmişiz. O vakitler İsrail devleti de yokmuş.” Ne yani İsrail devleti olsaydı kendisine ait olmayanı çalma hakkına mı sahip olurdu? Netanyahu ve zürriyeti öncesi ve sonrasında hep ve her şeyi çaldılar ve çalmaya devam ediyorlar. Durdurabiliyor musun?

Berlin, Londra, Paris ve Washington, bölgemizden çalınmış tarihi eserlerle dolu. 1936’da Chicago Üniversitesinden “arkeolog” kimlikleriyle gelen haramiler Hatay’ı soyup soğana çevirdiler. Samandağ, Mağaracık’tan çalınan devasa nadir mozaik tabloları, Antakya’dan çalınan antik kütüphaneleri Washington “Doğu Müzeleri” binalarında sergilenirken gördüğümde günlerce kendime........

© Aydınlık