Bir intihal kavgası
Kadın yazarların az olduğu yıllarda adını duyurmuş, daha ilk romanıyla ses getirmişti. Romancılığı birden oyun yazarlarının önüne geçiverdi. 1970’lerde kadın yazarlar azdı, hele Ankara’da daha da azdı. Nezihe Meriç, Sevgi Soysal, Selçuk Baran… Belki bir iki kadın daha… Güzel bir kadındı yazarımız, saçları ne uzun ne kısa, sarıya yakın, hafif dalgalı. Küçük, kalkık burun, hoş bir yüz… Fransız filolojisinde okumuştu. Batılı kadınlara benziyordu. Oysa bir imamın kızıymış, yakın zamanlarda öğrendik bunu. Niye geç öğrendik bilemiyorum. İyi bir evliliği vardı. Güzelliğini kullanmadan yolunda yürüdüğünü, başarısında bunun payının olmadığını, olmayacağını bir şekilde belli ederdi.
Benim ikinci kitabım, ilk romanım, şu günlerde H2O Yayınevince 4. baskısı yapılan Toprak Kovgunları’nı daha dosya halindeyken okumuştu. Yüksünmemişti, kırmamıştı beni. Kara kalemle, bastırmadan silikçe bir yazıyla yazdığı uzunca sayılacak notları bana yol gösterici oldu. Bazen yerini unutsam da gözüm gibi saklarım bu notları. Onun gibi yazmıyordum ben, gene de beğenmişti dosyamı. Önerileri olmuştu. Özellikle hızlı geçtiğim yerlere, gereksiz uzatmalara dikkatimi çekmişti. Gerçekten romanı biliyordu.
AST’ın kuruluşunun bilmem kaçıncı yılıydı. Davetliler arasında o da vardı. Üçer beşer dakika konuklara söz verdiler. AST’ın keskin, hızlı günleri… Seyirci sırasında sloganlar atarak çıkıyor oyunlardan. Parfüm kokan yılları gerilerde kalmış. Yazarımız tiyatroyu bilen biri, romanları kadar ünlenmese de önce oyunlar yazarak başlamıştı yazarlığa. Konuşma sırası ona geldiğinde;
“Bildiri dağıtmak başka, sanat başka” gibi bir söz söyledi. “Bildiri dağıtacaksak hep birlikte dağıtırız. Ama sanat başka bir şey…”
AST’ın o günlerdeki tiyatro anlayışına tersti elbette bu sözler, bunu kendisi de iyi biliyordu. Rutkay Aziz’in yüzü biraz değişmişti.
Ankara’da Sanat Kurumu’nda da dinledim birkaç kez. Piknik’in yanında, yer altına döne döne inilen, şimdi yerle yeksan edilmiş, anımsadıkça içimin cız ettiği, güzel döşenmiş, şöminesi, piyanosu olan o geniş mekândaydık. Sevgi Soysal’ı anıyorduk. Yeni ölmüştü. Kürsüde konuşmacılar arasındaydı........
© Aydınlık
