Borç batağındaki Fransa'nın çırpınışı
Fransa içinde bulunduğu ekonomik krizle yüzleşiyor. Başbakan François Bayrou 2026 yılı bütçesiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamalar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bayrou kendi deyimiyle Fransız halkına “gerçekleri” söylemeyi seçti. Başbakan bakanlar, milletvekilleri, üst düzey memurlar ve gazetecilerin önünde umutsuzca Fransız ekonomisinin içine girdiği çıkmazdan kurtulmanın yollarını sıraladı.
Umutsuzca! Çünkü 50 yıldır çözüm bulunmamış sorunlar yumağı söz konusu. Bayrou bunu şöyle ifade ediyor: “ Kamu maliyesi konusunda, garip yenilgimizin uzun tarihini başka bir zamana bırakacağım. 50 yılı aşkın bir süredir, tüm siyasi akımlar bir araya gelse bile, ülkemiz dengeli bir bütçe sunamamıştır. 50 yıldır, kamu harcamalarımız her yıl gelirlerimizi aşmaktadır. Ve yavaş yavaş bu açığa alıştık ve bu alışkanlık, her yıl hep birlikte üstlenmemiz gereken sosyal, sağlık ve emeklilik bütçelerine de sıçradı, ki bu inanılmaz bir şey.”
Fransız Başbakan bu bütçe açığının anlamı “basitçe borçtur” diyor. Yani, “gelirlerin ve kaynakların üzerinde harcanan miktar, borçlanmakla karşılanır” diye devam ediyor. “Emekli maaşlarını veya memur maaşlarını ödemek için her ay borç almak zorunda kalmak, çıkış yolu olmayan bir lanettir” diye yakınan Bayrou, “Tabii ki, uzun süre bu riskin farkına varılmaz, buna alışılır, gözler başka yöne çevrilir ve bir gün, bu durum bizi yakalar ve borçlarımızı ödeyemez hale geliriz.İşte o zaman gerçek kriz başlar” diyor ve şöyle devam ediyor: “Ülkeniz köşeye sıkışmış, takip ediliyor ve tuzaktan kaçamazsınız. Borçlanmadan ay sonunu getiremeyen ve bir gün borç verecek kimse bulamayan bir ülke: memurların maaşlarını ödeyemez, emekli maaşlarını ödeyemez, o zaman kaçış yolu kalmaz. Ve o zaman, hiç şüphesiz, hiç tereddüt etmeden, bu ülke hayatta kalamaz, boyun eğmek zorundadır.”
Bu durumun “boş bir teori olmadığını” söyleyen Başbakan, 90'lı yıllarda Kanada ve İsveç, 2010'ların başında Portekiz, İtalya ve İspanya'da yaşanan krizleri hatırlatıyor ve “Ve bence Yunanistan'ın tarihini veya Yunanistan örneğini asla unutmamalıyız” diyerek Çipras hükümetinin “Avrupa Birliği (AB) ve IMF'nin dayattığı kurtarma koşullarına nasıl boyun eğdiğini ve emekli maaşlarını 0, memur maaşlarını düşürmek zorunda kaldığını” ifade ediyor.
Başbakan Bayrou Fransa’nın hiç de iç açıcı olmayan mali tablosunu şöyle anlatıyor: “Ülkemizin borcu bugün 3 trilyon 300 milyar avroyu aşıyor. Bu, ulusal gelirin 4'üne denk geliyor, yani bu borç, ülkemizin tarım, sanayi, hizmet, ticaret, sağlık ve bakım sektörlerinde ürettiği toplam gelirin bir yıldan fazlasını oluşturuyor, tümünün en az iki aylık kısmını aşıyor… Ve borç yükü, bütçede ezici bir kalem haline geliyor. 2029 yılında, hiçbir değişiklik yapmazsak, bu borcun faiz ödemelerine ayrılan kamu harcamalarının payı 100 milyar avro olacak, yani devletin bütçesinin en büyük kalemi olacak ve ulusal eğitim bütçesinin çok üzerinde olacak… Bu borç yılda 150 milyar avrodan fazla artıyor. Daha basit bir ifadeyle, hepimizin omuzlarımıza binen muazzam yükü tam olarak anlayabilmemiz için, her saniye, her saniye Fransa'nın borcu 5.000 avro artıyor. Saniyede 5.000 avro ek borç. İşte durumumuz bu.”
Sayıştayın 2 Temmuz 2025 tarihinde Fransa'nın kamu maliyesinin durumu ve beklentilerine ilişkin yıllık raporunu yayınladı. Raporda, “Kamu borcunun maliyetinin 2020 ile 2024 yılları arasında iki katına çıktığı ve on yılın sonunda eğitim ve savunmanın önünde en büyük kamu harcaması kalemi haline geleceği göz önüne alındığında, bu yükü taşımak artık mümkün değildir” denilmekte.
Bayrou, Fransa’nın bugün içinden çıkılmaz duruma gelmesinin iki nedeninin olduğunu söylüyor.
Birincisi, kamu harcamalarının şişirilmesi: “Yıllardır, on yıllardır, ülkemizde devletin, kamu otoritesinin ve sosyal güvenliğin, her şeyi devletin ödemesini normal kabul ettik. Kamu harcamalarına bağımlı hale geldik… Biz, dünyadaki en fazla kamu harcaması yapan ülkeyiz, dünyadaki en yüksek vergi ve sosyal güvenlik yükü olan ülkeyiz. Ve eğer yüksek vergiler bir ulusun zenginliğini........
© Aydınlık
