menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ya Avrupa Birliği'nin Kara Listesi?

4 1
19.05.2025

Ya Avrupa Birliği'nin Kara Listesi?

18 Mayıs sabahı, daha gün ağarmadan karşısına çakıldığım bilgisayarın ekranında Türkiye gazetelerini tararken Işıl Özgentürk'ün, beni 60'lı yıllarımıza götüren yazısıyla sarsıldım... "Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken" başlıklı şiirsel yazısında üç gün önce kaybettiğimiz sevgili eşi ve mücadele arkadaşı Ali Özgentük'ü anlatıyordu.

Ali Özgentürk'ü, 60'ların devrimci gençlik militanı olmanın ötesinde, tiyatroyu ilk kez sokağa indiren Devrim İçin Hareket Tiyatrosu'nun yönetmeni olarak tanımıştım. Ama onunla da yetinmemiş, DİSK'e bağlı Maden İş Sendikası'nın gazetesini de yöneterek meslektaşım olmuştu.

Dostum Faruk Pekin'in de dünkü yazısında anımsattığı gibi, 15-16 Haziran 1970 öncesinde Maden İş gazetesine "İşçi sınıfı hazırol, büyük savaş başlıyor" manşetini, 12 Mart cuntacılarının hükümeti istifaya zorlayan ünlü Muhtıra'yı vermelerinin ardından da "İşçi sınıfının da muhtırası vardır" manşetini atan Ali Özgentürk'tü.

Işıl (Türkben) Özgentürk de o dönem gençlik hareketi içerisinde işçi sınıfı mücadelesinin en aktif destekleyicilerindendi ve Ant'ın yazarıydı...

29 Aralık 1969'da İstanbul'daki Gamak Elektrik Motorları Fabrikası'nda patronun 124 işçiyi işten çıkartması üzerine başlayan direniş sırasında polisler ateş açıp Şerif Aygün'ü vurarak öldürmüş, yedi işçiyi kurşunlayarak yaralamışlardı.

Ertesi gün Bâbıâli basını olayı "İşçiler polislere saldırdı, polis canını kurtarmak için ateş açtı" diye yansıtmıştı. Işıl Türkben olayın içyüzünü 6 Ocak 1970 tarihli Ant'ta "Şerif'in nasıl vurulduğunu gözlerimle gördüm" başlıklı yazısında ayrıntılı olarak açıklamıştı. Işıl'ın yazısıyla birlikte, o sayıda, Şerif'in ölümü üzerine Rahmi Saltuk'un bestelediği "Bayram benim neyime" adlı türkünün sözlerini de yayımlamıştık.

18 Mayıs, aynı zamanda, Türkiye'nin "darbeler" tarihine damga varan üç olayın da yıldönümüydü.

İlki, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasına ait... Büyük mizah ustamız Aziz Nesin, tek parti döneminde olduğu gibi, "NATO'ya ve CENTO'ya bağlıyız" yemini ederek yönetime el koyan Milli Birlik Komitesi tarafından, çalıştığı Tanin gazetesindeki yazılarında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 18 Mayıs 1961'de tutuklattırılmıştı.

O Aziz Nesin ki, Bordighera’daki uluslararası gülmece yarışmasında kazandığı Altın Palmiye ödülünü, 27 Mayıs Darbesi’nden sonra özgürlük çağının başladığı sanısıyla devlete bağışlamıştı.

Daha da acısı, tutuklamanın ertesi günü Kasım Gülek’in Tanin Gazetesi’nde yayınlattığı açıklamaydı: “Dün nezarete alınan muharrir Aziz Nesin’in bir hafta önce gazetemizle ilişkisi kesilmiştir. Esasen bizden önce birçok gazete ve dergilerde yazıları çıkan ve halen de çıkmakta olan bu yazarın son zamanlarda gazetemiz için yararlı olmadığına kanaat getirmiş ve kendisiyle ilgimizi kesmiştik.”

Aziz Nesin, 1971 ve 1980 darbelerinden sonra da devlet........

© Artı Gerçek