menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1961 idamlarının yıldönümünde unutulmaması gerekenler...

100 36
17.09.2025

Bundan tam 64 yıl önce… 17 Eylül 1961… Kuruluşundan beri tüm geçmişi devlet terörü, katliamlar ve idamlarla örülü bulunan Türkiye Cumhuriyeti, o gün kendi göz bebeği siyaset adamlarından birinin daha yaşamını idam sehpasında sonlandırmıştı. Yassıada Adalet Divanı’nda idama mahkum olanlardan Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun cezaları ise bir gün önce, 16 Eylül 1961’de infaz edilmişti.

Kendi yetiştirdiği bir siyaset adamını dahi tereddütsüz cellada teslim eden bir devletin, iki yıl sonra ihtilalci subaylar Talat Aydemir ile Fethi Gürcan’ı, onun üzerinden on yıl geçmeden tüm oligarşiye karşı direniş bayrağını yükselten Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ı, bir sonraki 12 Eylül darbesini izleyen dört yılda da Necdet Adalı'dan Hıdır Aslan’a 18 devrimciyi aynı vahşetle katletmesi şaşırtıcı olabilir mi?

Aynı devlet, cumhuriyetin ilk yıllarında da tek parti diktasına karşı çıkanları, özellikle de Kürt Ulusu'nun direnişçilerini kitleler halinde idam sehpalarına yollamamış mıydı?

Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için bu cezanın Türk Ceza Yasası’ndan çıkartılmış olmasına rağmen, 21 inci yüzyılda başkanlık diktası kuran Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Kürt ulusal direnişi ile baş edemeyince, idam cezasını yeniden defalarca nasıl gündeme getirdiklerini unutmadık. Erdoğan o zaman kendisine muhalefet eden Bahçeli’yi "iktidarda bulunduğu dönemde Öcalan’ı idam ettirmemiş olmak"la suçlarken, Bahçeli de "Eyy kaçak ve karanlık sarayında diktatörlük hesapları yapan Erdoğan... 9 yıldır neden bekledin? Seni tutan mı var, asacaksan urganın benden...” diye meydan okumaktaydı...

Bundan 8 yıl önceydi… Halen TBMM’de “Terörsüz Türkiye” Komisyonu'nu yönetmekte olan Numan Kurtulmuş, 13 Temmuz 2017’de Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD)’nin Brüksel'deki lüks bir otelde düzenlediği 15 Temmuz etkinliğine katılmıştı. Genel başkanı olduğu Saadet Partisi’ne ihanet ederek bakanlık koltuğu karşılığı AKP’ye kapağı atmış ve hemen de başbakan yardımcısı olmuş bulunan Kurtulmuş, baştan aşağı Türk bayraklarıyla donatılmış salonda, sık sık "Darbecilere İdam!”, “Nefes alan terörist istemiyoruz!” çığlıkları atanlara güvence vermekte gecikmemişti: “Tüm hainler hakettikleri cezayı alacaklar, bu konuda bir şüpheniz olmasın!”

Bugünkü karanlık yıldönümünde, daha öncesini de, bundan 64 yıl önce Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idam edildiği günlerdeki ihanet sahnelerini de bir kez daha anımsıyorum..

1961 yılında resmi ilan ve reklamların tüm gazetelere belli kriterler çerçevesinde hakça dağıtılmasını sağlamak üzere devlet, üniversite, basın emekçileri ve patronlarının temsilcilerinden oluşan bir Basın İlan Kurumu kurulmuştu. Basın emekçilerini Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu adına ben temsil ediyordum.

İşverenler sendikası adına toplantılara genellikle Yeni Sabah Gazetesi patronu Safa Kılıçlıoğlu katılıyordu. Kılıç­lıoğlu yıllarca Menderes iktidarını destekleyerek Yeni Sabah’ı Türkiye’nin en büyük birkaç gazetesinden biri haline getirmiş, belli bir güç kazandıktan sonra da iktidarın giderek halk desteğini yitirdiğini farkedince muhalefete geçmişti. Bu nedenle Menderes’in en kızdığı gazete patronlarından biriydi, onun ekmek yediği sofraya bıçak soktuğunu düşünüyor olmalıydı.

Basın İlan........

© Artı Gerçek