menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Terörsüz Türkiye" arayanlara anımsatma...

25 20
30.06.2025

1 Ekim 2024'te Bahçeli'nin DEM milletvekillerinin ellerini sıkmasıyla başlayan, iktidarın "Terörsüz Türkiye", muhalefetin "Barış ve Demokratik Toplum" diye adlandırdığı süreçte, üzerinden dokuz ay geçtiği halde, hâlâ demokrasiye, özgürlüğe, halkların eşitliğine ve barışa susamış olan kitlelerin beklentilerini karşılayan bir adım atılmış değil...

CHP'nin seçilebilir cumhurbaşkanı adayı olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları, yıllardır Kürt illerinin belediye başkanlarına yapıldığı gibi, üç ayı aşkın süredir zindanda tutulurken, Kılıçdaroğlu'nun alaşağı edildiği kurultayın iptali için açılan davanın dünkü duruşmasında açıklanan 8 Eylül'e erteleme kararının da iç çatışmaları daha da körükleyerek partinin seçim şansını zayıflatma amacıyla verildiğinde hiç kuşku yok.

Bu belirsizlikler ve kararsızlıklar ortamına rağmen, geçen yıl 50. yıldönümünü kutlamış olan Güneş Atölyeleri'nin cuma günü yapılan büyük şenliği, her zaman olduğu gibi, yıllardır birlikte çalıştığımız ve mücadele verdiğimiz dünyanın dört kıtasından gelmiş dostlarımıza da, bizlere de mutluluk ve umut verdi.

Çeşitli ülkelerin lezzetlerinin, müziklerinin ve danslarının paylaşıldığı şenlikte bir yandan dünyada barış için birlikteliği, öte yandan sosyal ve kültürel haklar mücadelesine katkıda kararlılığı vurgulayan gösteriler, aynı zamanda faşizan baskılar nedeniyle ayrı düştüğümüz ülkelerin insanlarıyla da dayanışmamızı simgeliyordu.

Geç vakit göçmenlerin yoğun bulunduğu mahallemize dönerken, yaz tatili başlamak üzere olduğu için, başta Türkiyeliler olmak üzere, Balkan ve Kuzey Afrika ülkelerinden gelmiş göçmen aileler memleketlerine kavuşmak üzere arabalarla yola koyulmaktaydı... Bizim siyasal sürgün olduğumuzu bilen Türkiyeli dostlar, memleketten bir isteğimiz olup olmadığını sorarak bizi duygulandırıyordu.

Bu duygularla gece çalışmaya koyulmuştum ki, arşivde karşıma çıkan 44 yıl öncesine ait bir belge beni 12 Eylül 1980 faşist cuntasının bizleri "kansızlar" ve "vatan hainleri" diye suçlayarak Türk vatandaşlığından uzaklaştırdığı günlere götürdü.

Evren Cuntası'nın iktidara el koyar koymaz yaptığı ilk işlerden biri, bir yandan Avrupa ülkelerinde Ankara'ya bağımlı bir Türk lobisi oluşturmak üzere Türk işçilerini bulundukları ülkelerin vatandaşlığına geçmeye zorlaması, öte yandan da Türk Diyanet Vakfı'nı kurarak Türk işçi derneklerini ve camilerini onun otoritesine bağımlı hale getirmesi olmuştu.

Dahası, darbeyi izleyen yedi yılda 26 bin kişiye "yurda dön" çağrısı yapılmış, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkartılmıştı. Pasaport talepleri reddedilenlerin sayısı 388 bini geçiyordu.

Vatandaşlıktan ilk atılan siyasal sürgünler, 1981 yılında bizim konuğumuz olan TİP genel başkanı Behice Boran ile birlikte Gültekin Gazioğlu, Şanar Yurdatapan ve Melike Demirağ idi. Ardından Yılmaz Güney, Ali Baran, Mehmet Emin Bozarslan, Nihat Behram, Mahmut Baksı, Şah Turna, Fuat Saka, Demir Özlü, Yücel Top ve daha yüzlerce muhalif ile birlikte biz de Türk vatandaşlığından atılmıştık.

İşte tam da o dönemde Evren Cuntası iğrenç bir başka uygulama başlatmıştı. Tıpkı bugün olduğu gibi yaz tatili başlarken sıla........

© Artı Gerçek