menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

HÜZÜN HEP VARDI…

7 0
06.10.2025

İnsanın yaratılışıyla birlikte, sevinç ve mutluluk kadar hüzün ve üzüntü de onun yol arkadaşı olmuştur.

Tarih boyunca şiirlerde, hikâyelerde, şarkılarda, dua ve beddualarda, yarım kalmış aşklarda, son hamlenin yapılamadığı, son adımın atılamadığı tamamlanamamış başarılarda; hüzün, üzüntü ve hatta pişmanlık duyulan duygular hep anlatılır.

Şiirler, hikâyeler ve şarkılar ne kadar umut yüklüyse, bir o kadar da derin bir özlemin izini taşır.

Dualar ne kadar hüzün yüklüyse, beddualar da bir o kadar sitem ve kırgınlıkla doludur.

Yarım kalmış aşklar ne kadar acı verirse, bir o kadar da insanı olgunlaştırır, iç dünyasında derin izler bırakır.

Başarı ne kadar mutluluk verirse, başarısızlık da bir o kadar ders ve tecrübe kazandırır insana.

Sevinç ve mutluluk kadar, hüzün ve üzüntü de insanın var oluşunu tamamlayan duygulardır; biri olmadan diğeri eksik kalır. Çünkü hüzün ve üzüntü, insanın kalbine işleyen, hayatı, yaşamı ve varlığı derinden hissettiren en insani hal ve duygulardan biridir.

**

Her insanın hayatına bir şekilde dokunan, çoğu zaman sessizc e insanın zihnine sızan ve oraya yerleşen bir duygudur üzüntü. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir ruh hali gibi görünse de, insanın içini daraltan, göğsünü sıkan, tansiyon yapan, kalp ritmini bozan ve hatta krize kadar götüren bir zehirdir aslında. Sessiz ve sinsidir; kökü kalbin derinliklerine kadar sarkar. Şiddeti arttıkça, ruhu içten içe kemirir, kalbi yavaş yavaş zayıflatır, zihni karartır ve duyguları çürütür.

Sürekli hüzün halinin bağışıklık sistemini zayıflattığını, kalp-damar rahatsızlığını tetiklediğini, beyin kimyasını bozduğunu hepimiz biliyoruz…

Peki, madem öyle, bütün bunlar bilindiği halde neden insan kendini üzecek şeylerden uzak duramıyor?

Doktorların “Daha sağlıklı, daha kaliteli bir hayat istiyorsanız kendinizi üzecek şeylerden ve stresten uzak durun” uyarısı boşuna mı?

Aslında mesele çok açık: Üzüntü geçici bir ruh hali değil, zihnine yerleştiği kişinin bütün varlığını sarsan, aklını ve kalbini kuşatan, onu adım adım tüketen duygusal bir afettir. Hiçbir hastalık, onun kadar yavaş, derinden ve sabırla tüketemez bir insanı. Ve hiçbir ilaç, onun kalpte açtığı yarayı, duygularda bıraktığı tahribatı tam anlamıyla tamir edemez.

Üzüntünün, sessiz ve derin ilerleyişini, kendini kendinden alıp götürdüğünü, sosyal hayattan uzaklaştırdığını çoğu zaman fark edemiyor insanlar; taa ki, içlerindeki ışığı gölgelediğinin, hayatın tadını kaçırdığının, ellerinde ne var ne yok yavaş yavaş aldığının farkına varıncaya kadar. O yüzden asıl mesele, üzüntünün varlığını reddetmek, onu duygu........

© Antalya Son Haber