ANKARA GARI
20. yüzyılın son çeyreğinde ortaya atılan ve edebiyat dünyasında yer yer dile getirilen bir iddia vardı “şiir öldü” diye. Şiir denilen edebî dilin çok yorulduğunu ve hep söylenmiş olanı tekrarlayan bir oyuna dönüştüğünü öne süren bir teoriydi. Kuşkusuz bu tartışma bizim gibi şiir yazmaya pek hevesli genç şair adaylarının pek de hoşuna gitmezdi ve aslında biraz da umursamazdık. Umursamazdık, çünkü bizim şiirin verdiği imkan üzerinden söylenecek sözümüz vardı, duygularımız vardı, düşlerimiz vardı ve şiir bizim bir anlamda elimizdeki en güçlü silahımızdı. Bu silahı ucuz bir entelektüel tartışmaya kurban etmeye gönlümüz razı olamazdı.
Ve şu an elimde bu iddiayı çürüten, şiir denilen esrarlı ve müzikal dilin hâlâ canlı ve ayakta olduğunu her yönüyle kanıtlayan bir kitap tutuyorum; ANKARA GARI. Şairi Nusret Gürgöz. Bilindiği gibi 2015 yılının 10 Ekim günü Ankara yolcu garajında bir katliam yaşanmış ve yüz dokuz insanımız o katliamda yaşamını yitirmişti. Kuşkusuz çok korkunç bir olaydı ve bu ülkede vicdanını yitirmemiş her insanın belleğine kazınmış bir büyük travma idi. Belli ki şair Nusret Gürgöz yeni yayımlanan bu kitabına aynı ismi vermek suretiyle, hem bu insanlık dışı katliamı tekraren lanetlemek, hem de bu katliamda yaşamını yitiren insanlarımıza bir anlamda selam göndermek istemiş olmalı.
Nusret Gürgöz’ün edebi yolculuğunda yazdığı bütün şiirlerini ve edebi metinlerini beğeniyle ve biraz da “kıskanarak” okudum. “Keşke bu dizeyi ben yazmış olsaydım”, “keşke bu cümleyi ben akıl etseydim” diyerek. Kelimeleri öylesine ince bir nakış işler gibi işliyor,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein